3 EKİM BİRLEŞME BAYRAMI VE BİR OLAN ANCAK BÜTÜNLEŞEMEYEN ALMANYA...
3 Ekim 2017.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Almanya, bilindiği gibi, savaş müttefiklerin kendi çıkarları doğrultusunda, ikiye bölünmüştü.
Kardeş halk, 42 yıl boyunca bir duvarın iki yakasında kendi başına yaşamak zorunda kaldı. Gün geldi, birleşti. Yani 1990 yılındaki çözülme, duvarları yıktı.
Ve şimdi, savaş yorgunu ve mağduru Alman halkının, bundan tam 27 yıl önce yeniden birbirine kavuşması, yani iki Almanya’nın yeniden birleştiği günün yıldönümündeyiz.
Bir anlamda Alman halkının en büyük bayramı, Cumhuriyet Bayramı gibi bir önemli gün.
Batı Almanya’nın 42 yıl boyunca hiç vazgeçmediği ve televizyon yayınları yoluyla sürekli etki altında tutmaya çalıştığı Doğu Almanya Demokratik Cumhuriyeti, Erich Honnecker gibi son devlet başkanının atıp tutmasına, „güçlü devlet“ hayalini dağıtma gayretlerine rağmen, gün geldi ve çöküş bir iskambil kağıdı hızıyla gelişti.
Ve 40 yılı aşkın süre, Berlin Duvarı’nın gölgesinden öteye gidemeyen Doğu Almanlar, sonunda Batı’nın yoğun kampanyasıyla başkaldırdı ve: „Biz Halkız / Wir sind das Volk“ diyerek, pasif direnişle, barajı yıktı, geçti.
İnsanların, elinde adeta tahta bavul veya bir torba ile, yıkılan duvarlardan sanki karanlıktan çıkıp ışığa koşar gibiydi. Normal sınır boylarında izdihamı engellemekte Doğu rejimi yetersiz kaldı. Bu gelişme, yani Doğu Alman sınır polisinin acizliği, DDR denilen ve kendini Kaf Dağı’ndan üstün gören bir rejimin, darmadağın olduğunu gösteriyordu dünyaya.
Yıllar boyu kaçışlara, sayısız insanın öldürülmesine sahne olan Berlin Duvarı ve kalın tel örgülü sınır boyları bir anda yıkılmaya başlaması, sosyalizm adıyla bilinen ancak kimi siyasi güçlerin elinde, anlaşılmaz bir baskı rejimine dönüştürülen sistemin kopması ile, Doğu Almanlar’ın Batılı kentlere geçişi de artık kolaylaşmıştı.
Bu sürece yakın günlerde, Doğu Almanya’ya yakın Demirperde ülkelerine tatil diye gidenler oldu. Bu insanların asıl hedefi, oralarda Batı Almanya konsolosluklarına sığınmaktı.
İnanılmaz insanlık dramları televizyon ekranlarına yansıdı.
Günler süren belirsizlik ve Berlin, Leipzig, Dresten gibi kentlerde geceleri yapılan gösteriler ve ayaklanma denemeleri, bir anlamda Doğu Almanya yönetiminin sonunu hızlandırdı.
3 Ekim ise, bütün bu sürecin ortak bir simgesi oldu. İki Almanya’nın yeniden birleşmesinin ruhu olarak algılandı. Bu nedenle her sene 3 Ekim’de birleşme ruhunu sıcak tutan merkezi kutlamaların yanısıra, birçok şehirde de aynı gün, bölgesel kutlamalar düzenleniyor.
Her sene bir başka eyaletin başkentinde gerçekleşen merkezi kutlamaların bu yılki adresi, Ren Pfalz eyaletinin başkenti Mainz şehri oluyor. Almanya Cumhurbaşkanı Franz Walter-Steinmeier ile Başbakan Merkel başta olmak üzere, federal kabine üyeleri, eyalet başbakanları ve çok sayıda ülkeden, AB’den devlet ve hükümet başkanları da Mainz’daki bu törenlere katılacak.
Birleşme. Özünde, olumlu bir sözcük. Ancak geçen 27 yıla baktığımızda, Almanya’nın, Doğu’yu milyarlık yatırımlarla bir anlamda yeniden inşa etmesine rağmen, iki cephenin insanları arasındaki duvar, yeterince yıkılabilmiş değil. Kimse adını koyamasa bile, arada bir demir perde var sanki.
Doğulu hala kendini, Doğulu görüyor. Batılı ise, amacına ulaşmış, kardeş ve bacılarını „zulüm“den kurtarmış olmanın hazzını yaşıyor ve bununla yetiniyor. Batılı huşu içinde, bu „iyiniyetli yardım ruhu“nu taşımanın huzuruyla mutluluk arıyor.
Ancak Batılı’nın çok büyük bir bölümü, ne var ki, hala Doğulu bir şehri, yaşam atmosferini görebilmiş değil. „Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli...“ gibi bir şey. Veya „Kardeşim, bacım, seni seviyorum ama, uzaktayken, bu sevgiyi yaşamak, çok daha güzel...“ der gibi.
Almanya’da yapılan kimi kamuoyu araştırmalarında, ilginç sonuçlar var. Doğulu Alman halkının özellikle, hayat yolunda önemli mesafe almış olan erişkin kesim içinde, bu birleşmeden „mutsuz“ olan önemli bir kesime de dikkat etmek gerekir. Hatta öyle ki, geçmişteki baskıcı „Honnecker Rejimi“ni özleyenler bile var dersem, inanın abartı değildir.
Genç kuşaklar ise, şaşırtıcı bir gelişme gösteriyor. Aşırı milliyetçilik duygusunun en yoğun körüklendiği kesim de, genellikle Doğu Alman kökenli. AfD diye bilinen ve sonuçta 24 Eylül günü Federal Meclis’e de girmeyi başaran, aşırı milliyetçi partinin temelinde de Doğu Alman ruhunun damgası vardır.
Bu partinin Doğulu eyaletlerde aldığı oy oranı, Batı’nın iki katından daha fazladır ve AfD, bugün Meclis’te 3. büyük siyasi güç konumuna gelebilmişse, bunun önünü açan, Doğu’da yaşayan Alman seçmendir.
Evet. 3 Ekim günü, Almanya birleşmenin 27. yılını kutlayacak. Yine havai fişekler atılacak. Büyük mutluluk sözleri edilecek. Toplumun duyguları okşanacak.
Ancak, bir tesbitimizi de unutmadan paylaşmak isterim:
1. Fiziki olarak, Doğulu kentler, büyük ölçüde Batı’ya eşdeğer konuma gelmiştir. Bu yeniden yapılanmanın temelinde bu ülkede yerleşik Türk toplumunun da önemli payı vardır. Çünkü her Alman gibi, her çalışan Türk de, kazancından bir miktarını, dayanışma fonu altında, tam 27 yıldır bir katkı payı ödemektedir ve bu uygulamanın daha ne kadar süreceği ise belirsizdir. Yani, iki ülke, coğrafik olarak birleşmeyi başarmıştır. Bu doğrudur. ANCAK;
2. İki Almanya fiziki olarak birleşebilmiştir fakat, ruhsal açıdan bütünleşememiştir. İşte bu yüzden, asıl tehlike budur. Bu birleşme, sevmeden, sevmek zorunda olduğu hissine kapılmadan, birbirini sever görünen insanların verdiği görüntüden başkası değildir.
İyi kutlamalar, birleşen ama ruhen hala bütünleşemeyen Almanya...
Mehmet CANBOLAT Yorumladı
Toplum Gazetesi/ALMANYA: (YazıYorum: 2 Ekim 2017)
0 Yorum