ZAMANLI - ZAMANSIZ DÜŞÜNCE TURU... - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

ZAMANLI - ZAMANSIZ DÜŞÜNCE TURU...

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Şubat 2024)
 
SİYASETTEN UZAK, BELKİ SIRADIŞI VE
ZAMANLI/ZAMANSIZ DÜŞÜNCELERLE BİR UFUK TURU...
 
Toplumsal siyaseti içeren insan ve topluma dair yer yer siyasi vurguları olan yazılardan sıkılıyor bazen insan.
Eli kaleme bile gitmiyor kimi an.
 
Hele Türkiye’de, asrın felaketinin birinci yılını izleyen ilk günde, saatlerdir ekranlarda karşılaştığımız, gözlerinin suyu kurumuş isimsiz insanların yazgılarına tanık olunca, siyasetin yer yer çirkinliği, insana dair tüm güzellikleri de o kadar gölgeliyor ki…
 
Hele, gözü yaşlı, yüreği yanık deprem mağdurlarına „..bizi desteklemezsen, hizmet bekleme devletten…“ diyenlere tanık oldukça, insan olmaktan utanıyorum. Ya da deprem felaketini „iyi ki, deprem olmuş da evimiz çok şükür yenilenmiş“ sözünü ballandıra ballandıra anlatan bir siyasetçinin, ne kadar bir ruhsal zavallı olduğunu hissediyorum.
Ve nedense: „bunlar neden yaratılmış ki!..“ gibi, garip bir duyguyla, böyle bir sorunun içinden çıkamayacağımı düşünüyorum.
İşin içinden çıkamıyorum. Vazgeçiyorum. Unutmak istiyorum onları ve onun gibi bencil ruhsuzları. Kendimi arıyorum yeniden. Pencereye yöneliyorum. Uzaklara dalıyorum.
Varsayın ki; sizin oralar da, buralar gibi delice bir yağmura teslim bugün. Ne, hangi ara başladığı belli, ne de, ne zaman, sonlanacağı. Gökkubbe yarılmış da, boşalan evrenin devasa kazanındaki sular, oluk oluk toprağa kavuşuyor gibi.
 
Yağmur ve yağmurun sesi bir yolculuğu hatırlatır kimine.
Sonlanıp sonlanamayacağı belirsiz yolculuktur bu.
Yolda da kalabilirsin, zamanında da ulaşabilirsin gideceğin noktaya.
Tıpkı hayat gibi.
 
Bir gün bir yerde, bir şekilde dünyaya geliyorsun.
Büyüyüp kendi boyuna, kendi aklına, kendi vicdadın ve kendi duyguna erişiyorsun.
Bir dizi yaşanmışlık birikiyor, dönüp geriye baktığında.
Kimi olması gereken, tebessüm ettiren güzellikler, kimi ise, insanın yüreğini burkan, kendini sadece çevresine değil kendine dünyaya kapatan özgün yaşanmışlıklar…
Yaşam o kadar kısa ki… Kim olursan ol, hangi yaşta olursan ol, her son, o son nefes, inanın çok erken.
Penceremden gökyüzüne bakıyorum. Yağmur hala çılgınca yağıyor. Biteceğe de benzemiyor. Akşam olmak üzere. Gün iyice kararmış. Sağanak, saatlerdir duracak veya dursun diye bekliyorum ama, anlıyorum ki boşuna bir bekleyiş bugün benimkisi.
Vazgeçip herşeyden, perdelerini çekiyorum son gün ışığına.
Belki başka bir yerler, güneşin son demli kokusunu soluyordur, gün yavaş yavaş kendi karanlığına dönüşürken.
 
Gün bitti artık bugün için.
Ama daha yarın var. Yarınlar olacak ertesi gün.
Demet demet yine umut doğuracak yeniden yarınlar.
Teslim olmak yok umutsuzluğa.
 
O inançla, iyice koyulaşan esmer bulutların arkasında bekleyen yıldızlara, eli kulağında hissettiğim şimşeklerin dikkatini çekmeden bir küçük haber yolluyorum. Bir insani dileği uzatmak istiyorum, bir parça kağıda karaladığım özel bir mektubu uzaklardaki çoban yıldızına… Diyorum ki:
 
„…Bu deli yağmur ne kadar yağacaksa yağsın. İstediği kadar. Ama, siyasetin birikmiş pisliklerini silip süpürsün artık. Gerilim olmasın. Ve nerede, hangi koşulda olursa olsun, bir tebessüme, bir mutluluğa, bir umut ve dolu dolu yaşam heyecanına kavuşmak, yaşamak, huzurun demini hissetmek, herkese bir gün kısmet olsun… Nasip olsun…“
Nereden nereye?
Siyasetin yer yer çirkin yüzü, kirli, şaibeli dokusuna, bugünlük bir mesafe demek istemiştim sadece. Neyse!
Bir gün yine iyi insanların, iyi insanlarla elele, birlikte, iyilik ve insanlık için özlenen siyaseti, kendi çıkarı ve hırsları için değil, insanlık adına yapması temennisiyle…
 
 
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Şubat 2024)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.