ANKARA, YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER'İN EMEKLİLİĞİNE GÖZ DİKTİ. TARZAN ZOR DURUMDA! - Toplum24
ARŞİV

ANKARA, YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER'İN EMEKLİLİĞİNE GÖZ DİKTİ. TARZAN ZOR DURUMDA!

Toplum Gazetesi/ALMANYA (YazıYorum: 16 Temmuz 2019)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

ANKARA, YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER‘İN EMEKLİLİĞİNE GÖZ DİKTİĞİNE GÖRE, TARZAN ZOR DURUMDA BELLİ Kİ!!!

Artık, meselenin tartışılacak bir yanı kalmadı gibi.
Türkiye, gerçekten zor durumda.

Para için gözler şimdi de yurtdışındaki Türk toplumunun birikimlerine çevrildiğine ve haklar kesildiğine göre, durum gerçekten çok ciddi boyutlarda.

İçerideki tablo malum: 

Siyasi çalkantıların bedeli giderek artıyor ve özellikle ekonomik girdabın AKP iktidarını çaresizliğe sürüklediği, yöneticileri giderek hırçınlaştırdığı açık seçik gözleniyor.

Bundan en büyük acıyı çeken kesim ise, dar gelirli geniş halk kesimleri.

Milletin vergisi, sözde devlet itibarı uğruna fütursuzca ve sorgusuzca ve çoğu kez hukuk dışı yollar ile, göz göre göre çarçur ediliyor.

Tarzan zor durumda. Mayın dolu ormanlık bir alandan çıkmak istercesine, artık her yol mübah.

Benden sonrası tufan misali…

Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun feryat figan iddiası gerçekten doğru ise, çoğu politikacının yaptığı gibi yalan söylemiyorsa, çamur atmıyorsa, bizzat Cumhurbaşkanına yakın bir işadamı aracılığıyla, ülkeye dışarıdan kara para getirmek ve finansal açıdan bir süre rahatlığı sağlamak gibi, devlet itibarı ile pek uyuşmayan yollara bile başvurulabiliyor.

Düşünmesi bile düşündürücü...
Bu nasıl bir hukuk devleti anlayışı? Ne iştir?
Demek ki, işler iyi gitmiyor, demektir.
Öyle ise, iş bitmiştir.
Yol görünmüştür.

Bazı şeyler artık, ne pahasına olursa olsun, göstere göstere yapılıyor.

Bu arada, sokaktaki vatandaşı birebir ilgilendiren kimi haklar ise, olabildiğince budanıyor.

Bir diğer deyişle, varolan yıllanmış haklar geri alınıyor.
Ve bir ekmek uğruna yabanı artık yurt edinen ancak anayurdu hengün birebir ve özlemle yaşayan Türk işçi aileleri de, sonunda bu kısıtlamalardan nasibini aldı geçtiğimiz günlerde.

Yani yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına, isteğe bağlı olarak Türkiye’den emekli olma imkanı sunan 3201 sayılı yasada yapılan son radikal değişikliği, Tarzan’ın zor durumda olduğuna işaret eden somut ve güncel bir gelişme şeklinde tanımlayabiliriz.

Nedir bu yasa? Biraz açalım isterseniz.

3201 Sayılı Yasa’ya göre, ikameti yurtdışında olan T.C. vatandaşları ile, doğumla Türk vatandaşlığına sahip, ancak izin almak koşuluyla T.C. yurttaşlık hakkını teslim eden kişiler, 18 yaşından sonra, çalıştıkları süreler için Türkiye’de, isteğe bağlı olarak, dövizle borçlanma yapabiliyor ve bir süre sonra, belli koşullar çerçevesinde, T.C. devletinden emekli maaşı alabiliyordu.

Ve hatta bu imkandan, çalışmasa bile, ev kadını konumundan ötürü yabanda yaşayan Türk kadınları da yararlanabiliyordu.

Bunun yaygın ifadesi, „Dövizle Emeklilik“ veya „Borçlanarak Emeklilik“ ve geçmişte iddialı söylemiyle „Süper Emeklilik“ idi.

İlk kez 1985 yılında uygulamaya başlanan 3201 sayılı bu kanuna göre, yurtdışında olup, isteyen kişiler, emekli olmaya karar verirse, gün başına 1 Dolar prim ödeme sistemine dahil olabiliyordu. Bu prim miktarı bir süre sonra günde 2,5 Dolar ve çok geçmeden de günde 5 Dolar olarak değiştirilmişti.

Fakat bu miktarın, yurtdışındaki Türk vatandaşlarını zorlaması ve elbette ülkenin dövize ihtiyaç duyması yüzünden, günlük prim ödenti miktarı 2005 yılında ani bir kararla bir gecede 3,5 Dolar’a düşürülmüştü.

Takvimlerin 2008 yılını gösterdiğinde ise, mevcut AKP Hükümeti, 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu’nda Dolar uygulamasını noktalayıverdi. Yeni bir uygulama olarak, asgari ücret ile, asgari ücretin 7,5 katı arasında değişen miktarın, yüzde 32’si gibi bir düzeyde prim ödentisi sistemini başlattı.

TL’nin değer kaybı, dövizlerin değer kazanması gibi, artık Türk para dünyası için klasikleşmiş süreçleri ve primlerdeki değişkenleri dikkate almazsak, yasanın Temmuz 2019 değişikliğine kadar, yurtdışındaki T.C. vatandaşları, bir günlük borçlanma için 27 TL ödemekle yükümlüydü. 

Ve bu da, Dolar bazında bakacak olursak, gün başına 4,7 Dolar’a tekabül ediyordu.

Bu yılın Temmuz ayının ikinci haftasında iktidar partisi oylarıyla Meclis’ten hızla geçen bu değişiklik, yurtdışındaki Türkler’in emeklilik için yapacakları harcamayı, sıkı durun yüzde 40 gibi çok fahiş bir düzeyde artırmış oluyor.

Yani bugüne değin yüzde 32 seviyesinde yapılan ödentiler, yani prim tutarı, bir anda yüzde 45’e kadar çıkmış oluyor.

Dikkat ederseniz, prim ödentisi bir günde, yüzde 13 gibi yüksek bir zamla, yıllardır bu ülkeyi dövizle rahatlatan yurtdışındaki Türkler’inin önüne konuluverdi.

Batılı ülkelerde yaşayan Türkler, elbette haklı olarak şimdi ateş püskürmeye başladı.

„Bugüne değin, günde 27.29 TL, düzeyinde olan günlük borçlanma miktarının, 38.37 TL’ya çıkartılması açık bir zulümdür. Bu benim, günde Dolar başına ödemem gereken miktarın 6.70 seviyesine çıkması anlamına gelir.“ diyor tepkisini ortaya koyarken. 

Biraz daha açalım isterseniz:

Yani, bugüne değin Türk işçisi, öngörülen 5400 işgünü adına yaklaşık 148 bin TL prim ödemekle yükümlü idi. Yeni uygulamada ise, bu ödenti miktarı yaklaşık 207 bin TL’ye çıkmış oluyor.

Avrupa Birliği’ne özgü para birimi ile söyleyecek olursak, diyelim Almanya’ya yaşayan bir T.C. vatandaşı, yasanın öngördüğü, 5400 işgünü için 23 bin Euro prim ödemekle yükümlüydü. Şimdi bu rakam, 32 bin 300 Euro’ya çıkmış olacak.

Evet yanlış duymadınız.

„…9 bin küsür Euro daha fazla öde“ diyor Devlet, yurtdışından 50 yıldır, hiç yılmadan usanmadan ülkeye habire döviz yollayan sadık vatandaşlarına.

Bir noktaya dikkati çekmek isterim:

Bugüne kadar ki uygulamada prim miktarı yüzde 32 civarında idi.

Ancak yeni kanun, bunun sırtına yüzde 13 gibi fahiş bir rakam daha ekledi.

Kılıçdaroğlu, Meclis grubunda yaptığı konuşmasında, kısa da olsa, bu meseleye de değindi ve aradaki farkı „Devlet, yurtdışındaki Türk vatandaşlarından açıkça haraç alıyor“ gibi ağır bir ithamla tanımladı.

Haksız da değil. Çünkü, bu oran artışı, yurtdışındaki Türk vatandaşlarının, bugünkü yaşam koşulları ve daralan gelir oranları dikkate alındığında, yıllardır buradaki gelişmeleri gazeteci olarak yakından izleyen ve bilen bir gazeteci olarak söylüyorum, gerçekten çok ağır.

Bunu biz değil, bizzat AKP’ye „Asrın Lideri“ diye her seferinde oylarıyla destek olan geniş bir kesimden insanlardan da duyuyoruz.

Bizi güvenilir bir gazeteci olarak tanıyıp, telefon açıp, dertleşenler, yasayı tenkit edenler bir anda artmaya başladı ve bizzat: „Ben bir Erdoğancı’yım. Ancak, bu kadar da olmaz“ diyenlerin sayısı, inanın hiç az değil.

Vatandaş da haklı.

Keşke, ülkenin ekonomisi bu denli hırpalanmasıydı… 
Keşke kaynaklar, Osmanlı’nın Lale Devri gibi, har vurup, harman misali savrulmasıydı…

Keşke yandaşlara koltuk çıkmak için, devletin para muslukları, anlamsız, gereksiz ve zamansız projeler uğruna peşkeş çekilmeseydi… 

Keşke ülkedeki yatırımcıların gözü korkutulmasıydı… 

Keşke ülkedeki demokrasi dışı, birey özgürlüğünü, anayasal hakları acımasızca budayan, sırf egoların gövde gösterisine soyunduğu fevri uygulamalara gidilmeseydi…

Keşke, bu yüzden de, yabancı yatırımcı bu kadar çok ürkütülmesiydi…

Keşke, ülkenin önemli gelir kaynaklarından sayılan bacasız endüstri kolu turizm gibi insan odaklı bir alan, o şişkin egolar uğruna feda edilmeseydi…

Keşke, son 5 yıldır ağır biçimde birebir yaşandığı gibi, Batılı turistlerin yokluğu bu denli ağır hissedilmesiydi…

Keşke… Keşke… Keşke…

Türkiye bu tabloyu hakediyor mu?
Elbette HAYIR!

Bütün bunların sonucunda Tarzan, gerçekten çok zor durumda. 

Para lazım, para…
Ne pahasına olursa olsun ama, ne pahasına!

Nereden nereye geldik, değil mi?
15 yaşındaki bir çocuğun dilinden dökülen bir küçük sözden bile umutlanır olduk.

Her şey, çok daha güzel olacak…

…mı acaba?

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum Gazetesi/ALMANYA (YazıYorum: 16 Temmuz 2019)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.