Doğru veya yanlış; nedense hep inanageldim.
İnsanların, sahip olduğu karakteri, düşünce ve duygularını, topluma ve dünyaya bakışını doğup büyüdüğü coğrafya da önemli ölçüde etkileyeceğini düşündüm durdum.
Belki de yabanı, zoraki yurt edinen insanların, kendi doğup büyüdüğü topraklara gönül bağını koruması, aidiyet duygusunu yitirmemesi bu yolla izah edilebilir.
Veya, böylesi bir etkileşimin, o topraklar ile bütünleşmesinin, oradan farklı bir kimlik yaratmasının tanımı böyle yapılabilir.
Kimi insan, doğup büyüdüğü topraklar ile anılır. Kimi kentler ise, bazı insanlar sayesinde sıkça anımsanır. Yani coğrafyalar bazen, kendine özgü farklı insanları da yaratır.
Doğup büyüdügüm, tarihi dokusuyla bilinen Tarsus, bu alanda gerçekten özellikli bir kent. Toprağındaki bereketten diyorum çaresizlikten, sayılara sığdıramadığın yetişmiş beyin gücünü hatırlamaya çalıştıkça.
Mehmet Yaşot. İşte bu sayısız beyinden birisi. Gazeteci büyüğümüz. 81 yaşında ve ilerleyen yaşına rağmen, giyim kuşamıyla, belleğiyle, konuşmasıyla gençlik heyecanından hiçbirşey yitirmemiş. Tam bir muhabbet insanı.
40 yıldır görmediğim Mehmet Yaşot Ağabeyi, geçtiğimiz günlerde gittiğim Tarsus’ta bir soluk arası ziyaret ettim. Buluşma noktamız ise, Yaşot’un kadim dostu ve yine gazeteci büyüğümüz Merih Özyaşaroğlu’nun, çocukluğumu hatırlatan mürekkep kokulu köhne matbaası. Bu kendi halinde basımevi, eski dostların adeta buluşma noktasına dönüşmüş.
Gazeteciliği öğrendiğim ilk heyecanlı yıllara özgü hatıraları, deneyimli bu iki insanla bir sohbet sofrasında dinlemek, geçmişe götürdü beni. Sanki o anda zaman tünelindeydim ve hiç Almanya yaşamım olmamış ve Tarsus’ta bir haber koşuşturmasının ardından, matbaada akşam muhabbetine koyulmuştuk üç gazeteci olarak.
Söz Tarsus ve yerel basın ve geçmişte kalan olaylar olunca, Mehmet Yaşot’un belleğinden geçmiş bir pınar gibi süzülüyor herşey. Büyük keyif aldım.
Ortak dostumuz Tarsuslu işadamı ve ressam Yücel Keleşoğlu ise, sanki soframıza özel bir konuk. Mehmet Yaşot ile, Merih Özyaşaroğlu, geçmiş yıllarda, o günlere özgü yerel siyaset havuzunda o dönemlere özgü gizli entrikaları anlatıyor. Kimin kime çelme attığını, kimin kiminle hangi sebepten yollarını ayırdığını örnekliyor.
Sohbet uzayıp gidiyor. Zaman su gibi akıyor. Deneyimli yerel gazeteci büyükleri dinlerken, bir ara dalıp düşünüyorum.
Gazeteciler, yaşanan tarihe zaman zaman katkı sunarlar ancak, onlar yaşadıkları yörelere özgü bölgesel tarihinin, tartışmasız birebir tanıklarıdır.
Mehmet Yaşot da, bu düşüncede olmalı ki, birkaç örneğini sohbetimize konu ettiği yerel tarihe özgü ama yer yer toplumsal mesajları içeren tüm anı ve gözlemlerini bir kitapta toplamış.
Adını da „Gazeteci, Tarihin Şahididir“ koymuş. Bir örneğini, özenle imzalayıp bana armağan ediyor. „Sen kıymet bilirsin“ diyor.
Bu satırları yazarken, düşünüyorum…. Okudukça, doğup büyüdüğü topraklara aidiyet duygusunun nasıl bir şey olduğunu görüyor insan…
Daha nice sağlıklı yıllar Sevgili Mehmet Yaşot…
Daha nice yıllar Sevgili Merih Özyaşaroğlu…
Güzel kalemi meslek yaşamında hiç kırılmayan insan…
Toplum Gazetesi/ALMANYA: (Anı: 1 Mayıs 2017)
0 Yorum