"8 AYLIK SONGÜL BEBEĞİN, 44 YIL ÖNCESİNDEN HAZİN ÖLÜM ÖYKÜSÜ..." - Toplum24
AVRUPA HABERLERİ

"8 AYLIK SONGÜL BEBEĞİN, 44 YIL ÖNCESİNDEN HAZİN ÖLÜM ÖYKÜSÜ..."

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 28 Ağustos 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

ALMANYA TÜRK TOPLUMU TARİHİNDEN İLGİNÇ SAYFALAR (1)

TÜRKİYE’YE YOLCU BERABERİNDE BİR BEBEK CESEDİ…

8 AYLIK SONGÜL’ÜN, 44 YIL ÖNCE DÜSSELDORF'TA YAŞANMIŞ HAZİN ÖYKÜSÜ…

Gelecek kadar, elbette geçmişle de hep ilgili, hep meraklı oldu 44 yıla yaklaşan gazetecilik yaşamımda meslek anlayışım. Belli belirsiz ayrıntılarda hakikatı arayıp bulma merakı ve istenci bu.

Ne neydi? Nasıldı? O gün yaşanmış bir şey, bugün ve elbette yarınlar için ne ifade ediyor acaba?

Bütün bu veya benzeri sorular, dünden bugüne dek sıklıkla öne çıkıyor bende.

Tarihin köklerinden olmasa bile, özellikle kıyısından köşesinden, doğrudan veya dolaylı tanığı olduğum olayları hatırlayınca, bugünle dünün bir muhasebesini yaptığım da oluyor.

En azından hayatımın artık üçte ikilik bölümünü oluşturan ve doğal olarak bu yönüyle beni zaman zaman meşgul eden dünden yaşanmışlıkların birer kesiti gibi şeylerdir onlar.

Almanya’daki Türk işgücünün 62 yıllık geçmişinde, ne anılar, ne gözlemler olduğunu hemen herkes kendi özelinde yaşamış ve özel olarak bellekte birer anı olarak kalmıştır. Oysa benim yaptığım, kalemimi yeniden yazmaya dürten şeyler ise, toplumsal boyutlu olanlardır, diyebilirim.

İşte bunlardan biri de, Düsseldorf Havaalanı’nda ortaya çıkan bir düşündürücü şaşırtan bir olay.

Yıl 1980 ve aylardan Eylül. Yani bundan tam olarak 43 yıl öncesine gidiyoruz adım adım, sayfa sayfa.

Düsseldorf Havaalanındayız. Türkiye’ye gidecek Türk işçi aileleri, el bagajı kontrolü için kuyrukta bekliyor.

İşlemler ağır ilerliyor. Yolcularda bir an önce bekleme salonuna geçebilme telaşı var.

Ancak öyle bir anda garip bir olay yaşanıyor ve yolcuların telaşı, sabırsızlığa ve sonuçta hissedilir bir öfke yağmuruna dönüşüyor.

...

Denetimde sırası gelen genç bir Türk kadın ve eşi, kontrol noktasında. Kadının kucağında ince bir battaniyeye sarılı henüz sekiz aylık bir bebek var. Diğer yanda eşi ve diğer küçük çocuğu bekliyor.

Güvenlik kontrolü yapan Alman kadın „Gutentag / İyi günler / Merhaba“ diyor ve gülümseyerek selamlıyor genç kadını. Görevli Alman kadının çocuk sevgisinden mi yoksa görevinin sorumluluğu mu, bu o anda pek bilinmiyor ama, annenin kucağındaki bebeği de görmek istiyor. Battaniyeyi araladığında, çocuğun uyuduğunu varsayıyor.

Nedense, elini bebeğin yüzüne sürüyor. Ne olduysa, o an oluyor. Bebeğin yanağında bir soğukluk hissediyor. Bir daha bakınca, boyun altında kırmızı lekeleri farkediyor.

Türk kadın ve eşine birşeyler soruyor ancak lisan bağlamında anlaşamayınca, kadın çifti bir kenara çekip, kontrol panelini kapatıyor. O an olup bittiğini anlamayan yolcular, biraz daha öfkelense de, geride bekleyenler diğer kontrol koridorlarına kaydırılıyor. Görevli kadın hızla sağa sola telefon ediyor. Ve çok geçmeden o noktaya gelen bir grup polis ve sağlık elemanları, olay yerinde salgın bir hastalık ve ölü bebek olayı yüzünden uçuşu iptal ediyor ve havalanındaki o terminal trafiğe kapatılıyor. Bulaşıcı bir hastalık tesbitinde kuşku duyulan kızamık, kızılcık ve su çiçeği kuşkuları, yetkileri telaşlandırıyor ve Türk işçilerini taşıyan Türkiye uçağı, saatler süren bir beklemeye alınıyor.

...

Genç kadın ve eşi sorguya alınıyor. Anlattıkları, düşündüren ve yer yer üzen türden bir öykü.

Bütün bunların hepsi, Almanca bilmemek ve iletişim kuramamaktan kaynaklanıyor belli ki.

Polis kayıtlarına göre, Köln’de yaşayan 5 çocuklu (üçü Türkiye’de yaşıyor) Türk ailenin bu düşündüren öyküsünde ilginç ayrıntılar da var.

Düsseldorf Havaalanı’na Köln’den taksiyle geliyorlar. Kucağında ince bir battaniye ile sarılı bebek aslında çoktan ölmüş bir beden. Çocuğun ödülü ise, ancak el bagajı kontrolü sırasında ortaya çıkıyor. Daha sonraki tesbitler ise ilginç ve polisi kuşkulandırıyor. Yani kadının eşi ve diğer çocuğunun bileti gidiş dönüş olarak alınmış. Cansız bebeğin bileti ise, sadece tek gidiş.

Saatler süren bir arayış sonucu, güçlükle bulunan bir tercüman aracılığıyla Türk çift ile iletişim kuruluyor. Kadın sürekli ağlıyor ve anlatıyor. Alman hekimler ile, lisan zorluğundan ötürü çocuğunun hastalığını doğru dürüst kavrayamadığını, bunalıma girdiğini söylüyor. Zaman içinde, „bebeği ölmesin“ diye O’nu Türkiye’ye götürmeyi ve orada çok güvendiği Türk hekimlere muayene ettirmeyi amaçladığını söylüyor.

...

Buraya kadar herşey insani ancak Alman polisi bu! Kafaları kurcalayan tek bir soru var ortada:

„Çocuğunu hasta haliyle, Türkiye’ye götürüp Türk hekimlerine güvenle emanet edecek kadar umutlu bir insan, yavrusunun uçak biletini neden tek gidiş olarak alır ki?..“

Savcılık devreye giriyor ve hiç düşünmeden Almanya dışına insan cesedini izinsiz ve kural dışı taşımak suçundan dava açılıyor.

Bu arada, anayasal bir hak olarak, anne babanın, „Songül“ adlı ölen bu yavrusunu istediği yerde gömebileceği de vurgulanarak, bebeğin cenazesinin Türkiye’ye nakledilmesine izin veriyor.

Sonrası? Onu bilmiyoruz.

Çünkü bu garip filmin ondan sonrası artık, zanlı konumdaki anne babanın özelinde…

Kimdir bunlar?

Bilmiyoruz. O kadar da önemli değil belki de.

...

Önemli olan, herkesin anlatacak, yazılacak en az bir öyküsünün olması.

Bazen gülümseten, bazen üzen ve düşündüren.

8 aylık Songül bebeğin hazin öyküsü gibi.

Yaşasaydı, bugün 44 yaşında olacak, belki Alman üniversitesinde alacağı tıp eğitimiyle, hekimlik hakkıyla, bu ülkede kendi gibi nice çocuğun hayatına, olumlu elleriyle hayat verecekti.

Ama olmadı. Henüz bebekken yaşama veda etti.

Ve henüz farkında olamadığı bir solukluk yaşam öyküsünü bugün bize böyle yazdırdı.

Ve kimbilir, yazılası daha nice öykünün de kıvılcımı oldu.

Yeni öyküleri, Almanya’daki Türk toplumunun arşivinden bulup, gün ışığına çıkartmaya, okumaya ve anlatmaya devam diyoruz. Yola devam…

NOT: Bu öyküdeki fotoğraflar, temsili özelliktedir.)

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 28 Ağustos 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.