"KİMDİ O KAÇAN ASKER? YILLAR SONRA NEDEN İNTİHAR ETTİ?" - Toplum24
AVRUPA HABERLERİ

"KİMDİ O KAÇAN ASKER? YILLAR SONRA NEDEN İNTİHAR ETTİ?"

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 24 Ağustos 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

 

İşte Bir Tek Bu Ölümsüz Kare Kaldı; O ‚DUVAR’dan Geriye...

2. Dünya Savaşı sonrasında 28 yıl boyunca iki Almanya’yı ayıran ve dünyada Utanç Duvarı olarak da anılan Berlin Duvarı, Ağustos ayının ikinci yarısında yine tarihsel bir yolculukla gündemdeydi.

28 yıl içinde duvar engelini aşarak Doğu’dan Batı’ya kaçmak isterken hayatını yitiren en az 136 (gerçek sayı hala bilinmiyor) kurban anısına Berlin’de tören yapıldı, ölenlerin anısına mum dikildi.

Törenlere siyaset dünyasından da çok sayıda şahsiyet katılırken, konuşmalarda 49 yıl önce, (13 Ağustos 1961) başlayan duvar inşaatının bir ülkenin yazgısına damga vurduğu ve yön verdiği dile getirildi.

Bir halkın ikiye bölünmesini simgeleyen Berlin Duvarı, geçen 28 yıllık sürede Doğu bölgesinde kalan Alman halkının Batı’ya geçme hayallerini gölgelemişti. Kaçmaya kalkışanlar ise, Doğu Almanya Cumhuriyeti sınır güvenlik birimlerince öldürülmüştü. Halk, rejim baskısıyla kısa sürede sinmişti.

Duvarı Aşma Cesareti

Aradan yıllar geçti. İki Almanya’nın birleşme sancılarının çekildiği günlerdi. Honnecker rejiminin sarsılması, toplumun önemli bir kesiminin özellikle büyük kentlerde “Biz Halkız. Wir sind das Volk” sloganlarıyla barışcıl eylemlere yönelmesi, Doğu Almanya’daki rejimin kısa sürede çökmesine sebep olmuştu.

O günlerde duvarlara tırmanan halk, ellerindeki çekiç ve balyozlar ile bu duvarı delerek özgürlüğe olan özlemlerini simge haline dönüştürmüştü.

Anımsanacağı gibi, Berlin Duvarı, sancılı günlerden 9 Kasım 1989 günü yıkılmış ve yaklaşık 1 yıl sonra, yani 3 Ekim 1990 tarihinde iki Almanya’nın birleştiği resmen ilan edilmişti. Bu bağlamda, her 3 Ekim günü Almanya’nın birleşme bayramının 20.yılı vesilesiyle özel törenler yapılıyor ve bir anlamda Almanya „Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor.

Berlin Duvarı’nın korkunç yüzünü dünyaya gösteren olaylardan biri de, o zamanlar Doğu Alman ordusunda görev yapan Conrad Schumann isimli bir askerin ölümsüz bir fotoğrafı oldu.

Bu fotoğrafı ölümsüzleştiren Conrad Schumann’ın aslında çok düşündürücü öyküsü özetle şöyle:

Bir Fotoğrafın Bilinmeyen Öyküsü

Kalaşnikof marka silahla, tel örgülerin olduğu sınırda göreve çıkan 19 yaşındaki Doğu Alman genci Conrad Schumann, gerçek bir Saksonyalı’ydı ve gönülü polis teşkilatı üyesiydi. Çalışma azmiyle teşkilatta büyük bir güven aşılayan kendi halinde bu genç, bu niteliğinden ötürü, adı geçen sınır kapısında görev hakkıyla adeta onurlandırılmıştı. Takvimlerin 15 Ağustos 1961’i gösterdiği bir yoğun yaz sıcağında kışlık askeri giysi içinde yine görevinin başındaydı. Batı bölgesinde bekleyen Almanlar ise, Doğu’daki kardeşlerinin, yakınlarının durumunu merak ediyor ve onlardan haber alabilmek için gün boyu bekliyordu. Conrad Schumann, Batılı vatandaşların, Doğu kesiminde bekleşen yakınlarına, yeri geldikçe “Atlayın... Kaçın...” mesajını duyunca, birden düşünmeye başladı. Kimsenin beklemediği bir anda, karşı yakada bekleyenlere doğru yöneldi ve herkesin şaşkın bakışları arasında, bir anda tel örgülerin özerinden atlayarak, adeta özgürlüğüne koşmuştu. Bu tek fotoğraf karesini ise, Peter Leibling adlı bir fotoğrafçı çekmiş ve dünyada kendisini ünlendiren, sayısız ödül getiren tek kare ile, adeta bir tarihi, ne pahasına olursa olsun özgürlüğe koşuyu özetlemişti. Bu fotoğraf, 20. yüzyılın simgesi özelliğiyle, tarihin sayfalarına ve elbette belleklere de iyice kazınmıştı.

Bir Firarinin Ruh Hali

Doğu’da o zamanlar “Vatan Haini bir Firari” ilan edilen Conrad Schumann, Batı Almanya ve elbette tüm dünyada, büyük bir propaganda malzemesine dönüşmüştü.

Firardan sonra, sessiz bir yaşam sürmek amacıyla Bavyera eyaletine yerleşen Schumann, uzun yıllar Audi fabrikalarında çalıştı, aile kurup huzuru aradı. Ancak, propaganda çarklarını yönlendirenler onu hiç rahat bırakmadı. Komünizm aleyhtarı gösterilere çıkartılan, her fırsatta medyaya servis edilen bir “obje” olarak “kullanılan” Schumann, hatta ABD Başkanı Ronald Reagen’in Berlin’i ziyareti sırasında protokolde yer almıştı. Bu da yetmemiş, Brandenburg Kapısı önünde ABD Başkanı Reagan ile yanyana getirilmiş ve bu fotoğraf karesi de dünyaya yine propaganda malzemesi olarak servis edilmişti.

Milyonların büyük hayranlık beslediği bu en ünlü askerin iç dünyası ise yoğun çalkantılara gömülmüştü. Bir süre sonra, ruhsal sorunlarla boğuşan Conrad Schumann’ı tedavi eden psikologu, “Kaçtığı günlerde, kendisini tamamen özgür hisseden ünlü hastam, ne var ki, iç dünyasında bir dizi soruyla boğuşuyordu. Doğduğu topraklar olan Saksonya’daki yakınlarını, dostlarını, nedendir, bir daha hiç ziyaret etmedi ve görmedi. Fakat bir ruhsal baskı onu hiç yalnız bırakmadı. Conrad Schumann, bir süre sonra, savaşın tam orta yerinde, birlikte olduğu yoldaşlarını yalnız bırakma, onlara ihanet etme gibi kötü bir duygunun tutsağı olmaya başladı. Bu baskı giderek acı çekmeye dönüştü. Kutsal Ant’a ihanet duygusu altında eziliyordu. Ailesine zarar geleceğinden kaygılıydı.” diyordu.

Böylesi bir ruh halinde, iç dünyasında gitgeller yaşayan Schumann, ezici bir depresyon geçirmeye başladı. Gerçi aradan geçen yıllar sonra, duvar yıkılmış, iki Almanya birleşmişti. Belki onun da arzusu bir şekilde gerçekleşmişti.

Geriye Kalan Tek Soru: „Neden İntihar?“

Conrad Schumann, duvarın yıkılmasından tam 9 yıl sonra yani takvimlerin 20 Haziran 1998’i gösterdiği bir günün sabahında ağaca asılı biçimde bulunmuştu.

“Özgürlüğe Koşuş”un simgesi olan genç Doğu Alman askeri, belli ki, ruhsal baskılar ve ihanet duygusuna dayanamayıp, hiçbir açıklama bırakmadan, sebep göstermeden, ailesine, çocuklarına, torunlarına hitap etmeden intiharı seçmişti.

O’nun özgürlüğe uçan adımları, bugün hala belleklerde. Ne var ki, düşündürücü acı sonunun ardından geriye kalan birkaç satır yorum, daha da düşündürücü değil mi?

“...Conrad Schumann, belli ki, 15 Ağustos 1961 günü saat 16 sularında, belli ki yeterince uzağa sıçrayamadı. Bir insanı, bir rejimden koparmak, bazen çok kolaydır. Ama bir rejimi, bir insandan koparmak, sanıldığı kadar, hiç te kolay bir iş değildir...”

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 24 Ağustos 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.