"ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA..." - Toplum24
AVRUPA HABERLERİ

"ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA..."

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 31 Temmuz 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA; O KÖY…

Yaban ellere yolumun düştüğü ilk aylardı.

Ülkemde yabancılık diye birşey bilmediğim için, bir başka diyarda böyle bir duyguyu yaşamak, şimdi bile en ince ayrıntısına kadar hatırlayabildiğim garip bir farklılıktı.

Almanya’da yolda sokakta bir Türk insanıyla karşılaşmak hiç sorun değildi. Çünkü emeğini satmak ve biraz para kazanmak için bu ülkeye gelmiş, Anadolu’nun her kültürel renk katmanından çok sayıda zenginliği görmek, burada mümkündü.

Hele kimi büyük kentlerde, ya Türk işçisi ağırlıklı „Heim“ denilen işçi barınakları/yurtları vardı, kimi eski mahallelerde ise, neredeyse Türk işçi aileleri çoğunluktaydı. Geride kalan kesimi ise, yaşlı, yoksul, kökenden kopamayan Almanlar oluşturuyordu.

Yolda sokakta karşılaştığınız kişilerin ilk sorusu şöyleydi:

„Memleket neresi gardaş?“

Hiç aklıma gelmezken, Türkçe konuşuyor veya Türk oluşum yetmezken; „hangi memleketten geliyor olmak“ sorusu çok dikkatimi çekmeye başlamıştı.

Hani doğum büyüdüğüm Tarsus’ta Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yeşeren iç göç yoğunluğunu aklım erdikçe farketmeye başlamıştım. Karadeniz’den gelen inşaat işçileri, Hatay bölgesinden tarımsal alanda etkin emekçi aileler ile, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinden gelen ve her işi hakkınca yapmaya çalışan yoksul, emeğini kol gücünü satan, yorulmak bilmeyen çalışkan insanlar vardı.

Gelenler genellikle erkeklerdi. Çocuk yaşta olanlar bile vardı aralarında. Sonra yerleşik düzene geçtiler, umudunu yitirdikleri köylerindeki çocuklarını yeni şehirlerine getirdiler. Zamanla yerleşik düzene geçtiler. Derken emeğini satanlar kervanına çocuk yaştaki aile üyeleri de katıldı.

Ezildiler, yıprandılar, sömürüldüler zaman zaman.

Ama derken, onlar da zamanla topluma karıştı birer birer.

Ve hepsi, doğurdukları çocukları ile, bir değişim sürecinden geçtiler, yerli halk ile büyük ölçüde kaynaştılar. Toplumsal yaşama ellerinden geldiğince renk katmaya çalıştılar.

İç göçmendi onlar, Tarsus’un yerlisi oldular.

Böyle bilmiş ve yaşamıştım göç sürecini.

Almanya sürecinde ise hiç unutamadığım ve bugün bile değişik ortamlarda hala zaman zaman karşılaştığım şu soru, belli ki beni bir ömür boyu beni ve yüreğimi takip edecek:

„Memleket neresi?“

Elbette geçen yaklaşık 60 küsür yıllık süreçte, çok şey değişti Almanya’da da. Hemen herkes adeta bir yerli gibi yaşıyor, çalışıyor, üretiyor, vergisini veriyor, sorumluluk taşıyor ve tüm haklardan yasalar bağlamında eşit biçimde yararlanıyor. İsteyen vatandaşlığı alabiliyor; isteyen hiçbir uyum sorunu olmaksızın, T.C. pasaportuna sıkı sıkıya bağlı kalmayı yeğliyor.

Ama Türk toplumu içinde öz kültürden ve yaşam biçiminden vazgeçmek, öyle pek kolay değil.

Bu ihtiyaç yansıması ise, genellikle insanlarımıza dernekleşme yolunu sunuyor.

Bu örgütlenme biçiminde ise, hemşeri dernekleri, Türk işgücü göçünün ikinci yarısında, yani son 30 yılın dikkati çeken en önemli olgusu oldu.

Tıpkı Türkiye’nin İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi birkaç milyon nüfuslu şehirlerinde „Trabzonlular“, „Karslılar“, „Diyarbakırlılar“ „Antepliler“, Ordulular“ gibi bölgecilik dokulu hemşerilik odaklı örgütlenme gerçeği, bir başka ülkede de kendini göstermeye başladı.

Bu gerçek giderek öyle kabuk değiştirdi ki; bölgesel yapılanmalar yetmiyormuş gibi, insanlarımız kasaba kasaba ve hatta köy köy örgütlenmeye de ihtiyaç duydular.

Almanya’da yıllar önce „Kuşsaraylılar Kültür Ve Dayanışma Derneği“ ismini duyunca, şaşırmadım değil. Çünkü meraktan araştırmaya başladım ama haritada yerini bile bulamadım.

Sonradan öğrendim ki, Kuşsaray, Çorum il sınırlarında kendi halinde bir köymüş.

Bu derneğin bir salon eğlence akşamında 2 bine yakın hemşeriyi birarada görünce, daha çok şaşkınlığa uğradım. Çünkü duyduklarım, öyle sindirilir türden şeyler değildi. Köyde genç aile kalmamıştı. Göçenlerin önemli bölümü Almanya’daydı. Burada doğup büyüyen nüfuslarıyla, önemli bir hemşeri gücüne ulaşmıştı. Evlilikler bile bu toplum içinde oluşmaya başlayınca, bu gidişat, zamanla geleneğe dönüşüverdi. Geride bırakılan köyde aile olmayınca, okul da kapanmıştı sağlık ocağı da. Adeta son durak olan Kuşsaray’da kalıp, bir ayağı çukurda bulunan hemşeri sayısı ise, sadece 20-30 yaşlı aile.

HELETE NERESİ DEMEYİN!

Sizi biraz da Helete’ye götürmek istiyorum şimdi.

Çoğunuz „Helete neresi?“ diye soracaktır, eminim.

Ben de bilmiyordum, gizlemeye gerek yok.

Helete ismini, Almanya’nın Frankfurt yakınlarındaki Kreis Offenbach vilayetine bağlı, Türk nüfusu yoğun Dietzenbach kasabasını yurt edinmiş vatandaşlarımızdan duydum.

„Helete Gençlik ve Spor Derneği“ adını da özellikle 6 Şubat 2023 deprem felaketinden sonra farkettim.

Çünkü önce Frankfurt’ta kurulan bu derneğin merkezi, alınan bir kararla, „Heleteli aile“ nüfusun çok fazla olduğu gerekçesiyle, Dietzenbach kasabasına taşınmış. O günden bu yana dernek, aynı yöreden hemşerilerin bir dizi ihtiyacını karşılamaya başlamış.

Başkan Bilal Barak’ın verdiği bilgiye göre, örgütlü işbirliği, aynı bölgeden hemşerilerin, köken topraklara çeşitli projelerde yardımcı olmasını da güçlendiriyor.

Aynı şekilde, Alman toplumuna yönelik çalışmalar sayesinde, Helete bölgesinin de tanıtımı yapılıyor.

İyi de „Helete neresi?“ sorusuna yanıt arıyorsunuz, farkındayım.

Dediğim gibi ben de bilmiyordum ve özellikle son deprem felaketi, Helete’yi hatırlattı Almanya’da.

Depremin odağındaki Kahramanmaraş iline bağlı ve eskiden „Düzbağ“ olarak bilinen ilçenin de olduğu yöreye tarihi anlamıyla „Helete“ deniyormuş.

Felakette ağır bir mağduriyet yaşayan yöre kadar, Kahramanmaraş’ın birçok noktasına yardım için kolları sıvamış Heleteliler. Gece gündüz, yılmadan usanmadan topladıkları tüm ihtiyaç malzemelerini paketleyip, Kahramanmaraş’a ulaştırmışlar. Hem de bazı Alman kuruluşu ve komşu Türk derneklerin de dayanışmasıyla…

Bilal Barak anlatıyor:

„…Depremzedelere 10 tır kamyonu yardım gönderen Avrupa’da tek derneğiz. 2500 kişinin katılımıyla büyük bir bahar şölenine imza attık. Derneğimizde „Almanya’da Entegrasyon ve Göç“ adıyla herkese her cuma gün ücretsiz hizmet veren Hessenli tek dernek olduk.150 üyesiyle üretken, her faaliyeti sonuç veren az sayıdaki dernekten birisiyiz. Avrupa’da yaklaşık 5000 hemşerimiz var. Çoğunluğu Almanya’da ve bunun da önemli kesimi, Dietzenbach kasabasında yaşıyor. Yönetimde kadın erkek eşitliğine ve hatta kadınların daha çok önde olmasına büyük önem veriyoruz. Mevcut yönetimimizde 8 kadın 3 Erkek görev yapıyor. Depremin hemen akabinde 60.000 € bağış toplayıp deprem bölgesinde mağdur vatandaşlarımıza dağıttık. Mart ayında 20 takımın katıldığı, depremzedeler yararına yapılan ve gençlerimizin birinci olduğu futbol turnuvasında, toplanan 5000 Euro gelirin tamamı ,depremzedeler projesine bağışlandı…“

Heleteliler gibi, Almanya’nın, yabanın irili ufaklı yüzlerce ilçesinde, Türkler’in bir kültür, spor ve dayanışma amaçlı sayısız derneği var. Hatta Heleteliler gibi, yine Kahramanmaraş’tan Çağlayan Ceritliler adlı dernek de, aynı beldeden gelen insanları bir çatı altında toplamayı ve hemşerilik ekseninde buluşturmayı, aynı köken kültürü yaşamayı amaçlıyor.

Bu tür örgütlenme biçimi, öyle sadece geleneklere uygun yaşamayı, buluşmayı ve eğlenmeyi amaçlamıyor kuşkusuz.

Hatta adı sanı büyük çoğu kitle örgütlerinden çok daha fazla etkiye sahip. Toplumsal dayanışma sorumluluğunda önemli bir misyonu yerine getiriyor.Yerel yönetimler açısından da, şehirdeki göçmenlere erişim açısından iyi bir köprü imkanı sunuyor. Bu derneklere öncülük edenler, salt gönüllülük esasında hizmet vermeyi, Batı toplumunda yaygın olan bu köklü geleneği Türk toplumuna yaymakla da öne çıkıyor.

..

Hani bir çocuk şarkısı vardı eskilerden:

„…Orda bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür / Gitmesek de, gelmesek de / O köy bizim köyümüzdür…“

Türkiye’de büyük olasılıkla bir dönem iç göçler sonucu büyük şehirlere gitmiş insanların, ata toprağına olan özlemini anlatır bu dizeler. O zamanlarda yazılmıştır. Her ne kadar memleket sevgisini güçlendirmek için yazılmış dense de, bu dizeler, yaban ellerdeki yurttaşların duygu dünyasını ifade aracı olmuştur.

Kahramanmaraş’tan Heleteliler’in doğup büyüdükleri beldeye olan bugünkü yardım duygusu da bundan pek farklı değil.

İşin en ilginç olanı, Almanya’da doğup büyüyen çocukların da, anne babalarından üstlendikleri „Heletelilik“ duygusunu içselleştirmesi ve bunu her fırsatta sergilemesi.

Son deprem yardımları günlerinde gece gündüz bilmeden çalışan gencecik insanların yaşadığı yardım heyecanı, bu saptamayı doğruluyor bize.

Çok kültürlülük gerçeği.

Sadece Türkler’e özgü bir gerçek değil bu.

Dünyanın hemen her kültüründe benzeri yaşanıyor.

İtalyan’ı da aynı, İspanyol’u da.

Yunan emekçileri de öyle, Portekizli’si de…

Kübalı göçmen de farksız bizden, Afrikalısı da…

Hemen herkeste bir memleket özlemi.

Sınır tanımayan insani bir duygudur, memleket ve özlem.

Her kim, nereden, hangi kültürden olursa olsun.

Heleteliler’in köken topraklara duydukları özlem ve dayanışma duygusunun zaman zaman kabarması gibi…

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24 / ALMANYA (Haber: 31 Temmuz 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.