2024, UMUTSUZLUĞU KÖRÜKLEYEN YIL OLACAK. ÇÜNKÜ HER YER ALEV ALEV... (Mehmet Canbolat Yorumluyor) - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

2024, UMUTSUZLUĞU KÖRÜKLEYEN YIL OLACAK. ÇÜNKÜ HER YER ALEV ALEV... (Mehmet Canbolat Yorumluyor)

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 13 Ocak 2024)

2024 UMUT DEĞİL; UMUTSUZLUĞU

DAHA ÇOK KÖRÜKLEYECEK GİBİ…

Zamanın, 2023’ü ’24’e bağladığı saatlerde, milyarlarca dilek uçuştu yeryüzünde. Bunlardan biri de sizin dileğinizdi kuşkusuz. Ve o insani temenni yüreğinizden yükseldi.

Barış, dostluk, sağlık, mutluluk, bol kazanç, refah ve herşeyden öte huzur dilediniz, önce sevdiğiniz, yakınlarınız için… Ve elbette tüm insanlık uğruna.

Böylesi dilekleri kimbilir, daha önce de kaç kez yürekten bağıra bağıra istemiştiniz.

Üzülerek söylüyorum, böylesi güzel temenniler, sadece o an için bizi biraz rahatlatan, iyilik duygusu veren sözlerden öteye gidemedi. Bırakın 2024 yılının tamamını, henüz şu ilk günlerde bile, iyi dileklerden ne kadar uzakta olduğumuzu birebir yaşıyor ve çıplak bir gözle gerçeği görüyoruz.

Gerçek derken, hayatımıza ve dünyaya yön veren şartların, güç odaklarınca belirlenen, ancak buna karşı hiç birşey yapamadığımız koşullardan sözediyorum.

Dün gece yarısı Kuzey Irak’daki terörle mücadele operasyon bölgesinden gelen 9 şehit, 4 yaralı haberi, Türkiye’nin kalbine bir alev topu gibi düştü ve toplumsal yangın, öyle kolay kolay sinecek gibi değil.

- Oğlunuz, kuzunuz şehit düştü…

- Vatan sağolsun…

- Başınız sağolsun…

Bu sözler bile, yangını daha çok körükleme başladığı yönünde feryatlar geliyor artık.

2024 yılının dünya barışını, kardeşliğini insanlığa getirmesini temenni ettik ama, durum ortada.

Dünyanın her geçen gün bir noktasında alevler yükseliyor.

Savaş davulları çalınıyor.

Masum çocuklar, kadınlar, genç kızlar, korumasız yaşlılar kurşunlara, bombalara hedef olup, son sözlerini bile söyleyemeden can veriyor.

Ukrayna’da iki yılı yakında geride bıraküçük olan savaş çılgınlığı, ülkeyi perişan etti. Her yer delik deşik ve harabeye dönmüş. Binlerce masum insan öldü, onbinlerce yaralı var. Karda kışta ayakta kalabilme, yaşama mücadelesi orada da sürüyor, ama her an Moskova’nın yeni bir hava saldırısı ihtimali ve korkusu, bir o kadar da yüksek. Yani o an, simsiyah olan topraklarından bir ölçüde hayattalar, bunun farkındalar ama, birazdan ne olacağını kimseler bilemiyor.

Her an ölüme hazır olmanın ruh halini bilir misiniz siz?

Ukrayna’daki kirli savaşın ortasında ayakta kalmaya çalışan insanlar, bu ruh halinin korkunç yüzünü uzun süredir, gece-gündüz farketmeden her an yaşıyor. Şimdi soruyorum kendi kendime: „Ya ben olsaydım şimdi o savaşın karanlığının herhangi bir yerinde… O savaşın ortasında olmayı, varsa bir sığınakta uykusuz geceler geçirdiğinizi düşünebilir misiniz hiç?

Suriye’de Afganistan’da son yıllarda; Irak ve Libya’da ise, daha önce ABD’nin başlattığı „yeniden dizayn“ amaçlı askeri müdahalelerin sonuçlarını elbette siz de biliyorsunuz. Bunun sonuçlarına ise, kontrolsüz göç sürecini birebir yaşayarak, katlanmak zorunda kalan, yine sizsiniz, Türkiye’dir çünkü.

ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu’ya yönelik hesaplarını, gelecek planlarını ne kadar biliyoruz?

İsrail ile Hamas arasında olduğu söylenen korkunç savaşın, orta ve uzun vadede nasıl bir sonucu hedeflediğini bilen varsa, bir adım öne çıkıp söylesin lütfen.

Yemen’in dünya haritasındaki yerini bile, tam olarak büyük olasılıkla bilmiyoruz ama, iki gündür oralarda da birşeyler olmaya başladı. Farkında mısınız? Neden acaba? desem, sebebini biliyor muyuz?

Medyada „Huti Savaşçıları“ diye bilinen Yemenli deniz korsanlarının yük gemilerine yönelik terörist eylemlerini gerekçe gösterip, şimdi be bu ülkenin bombalanmaya başlamasının ardındaki gerçek sebepler, üzerine kim ne biliyor acaba?

Yük gemileri kaçıran Yemenli deniz teröristlerin şimdi sınır ötesinde, ABD ve müttefiklerine yönelik karşı terör eylemleri başlatacakları yönündeki yemin dolu duyuruları, yarınlar için ne anlama gelir acaba?

Sadece bu noktaları gözden geçirmeye kalkınca, yüreği yoruluyor insanın.

Unutmayalım ki, Kuzey Irak, Suriye, Gazze bize uzak değil. İçimizde…

Unutmayalım ki, Libya, Yemen bize uzak değil. İçimizde.

Unutmayalım ki, Ukrayna uzak değil, İçimizde.

Hepsi kucağımıza konmuş, birer mayın gibi.

Aklım dün geceden beri hala şehit haberlerinde. Türkiye’nin dört bir köşesinde karanlık noktalardan dün akşam yükselen ana feryatları, kulaklarımdan gitmiyor.

Gözyaşının rengi yoktur, denir ama, kuzularının cansız bedenlerini bekleyen, tabutunu koklamak isteyen anaların, karanlıkta ne yazık ki göremediğim gözyaşının, zifiri bir siyah renkte olduğunu hissediyorum. Neden; bilmiyorum.

Şehit haberleri geldikçe, Mehmetçikler’in dağlarda karda kışta yaşam ve mücadele koşullarını duydukça, gördükçe, durup düşünmeye başlıyorum. „Neden bütün bunlar?“

Ve „Neden acaba?“ diye soruyorum; diktatör ve dikta heveslilerinin sayısının giderek dünyada artmaya başlamasının sebebi nedir acaba?

Demokrasinin yerine, önce toplumda, sonra beynimizde giderek şiddet baskı ve despotizmin yerleştirilmeye çalışıldığını görebiliyor muyuz? Ve derken, hepimizin, her toplumun, herşeye yavaş yavaş alıştırılma sürecinin başlatıldığını…

Tıpkı bedenimize narkozun zikredilmesi ve bir süre sonra kendimizden geçmemiz gibi.

Teslimiyet böyle bir şey olsa gerek.

Siz kimbilir neler duyumsuyorsunuz şimdi, büyük umutlar bağladığınız 2024 yılından. Kimbilir neler!..

Belki sormaya başlıyorsunuz sizler de?

‚Neden bütün bunlar?‘ diye.

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 13 Ocak 2024)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.