Toplum24/ALMANYA (Makale: 5 Şubat 2024)
İNSAN İNSAN DEDİKLERİ
Onaltıncı asır şairlerinden Muhyiddin Abdal’ın şiiri böyle başlar. İki ayaklı olmanın insan olmaya yetmediğini anlatan bir şiir. Depremin birinci yıldönümünde Hatay’da olup bitenler, özellikle artık Bahçeli’nin desteklemesiyle kaderimiz iki dudağında olan adamın Hatay konuşması –yerel yönetimlerin ancak iktidarı desteklerlerse merkezi hükümetten yardım alacaklarını açıkça itiraf eden- insan kimdir, nedir konusunu yeniden gündem yaptı. Ve iki ayaklılığın insanı insan yapamadığını unutanlara tekrar hatırlattı.
İnsan yaşlanarak tecrübeler kazanarak değişir. Zenginlik ve makamlar da insanı değiştiren nedenlerdendir. Önemli olan değişirken insanın “erdemlerinden kopmaması” yani insan kalabilmesidir.
Cahit Sıtkı şöyle anlatır zamanın insanı kendisini bile tanıyamayacak kadar değiştirdiğini:
“Zamanla nasıl değişiyor insan!
“Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerede o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.”
Bir başka şiirde de şöyle anlatılır insan:
“Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mahlûk
İnsan mahlûktan, adam insandan çıktı.
Tanrının insanı yer ve içer.
İnsanın adamı düşünür ve yaratır.”
Ne var ki insan değişimleri hep böyle olumlu yolda olmaz, para da, makamlar da değiştirir ve insanı insan olmaktan çıkarır. Âşık Erbâbi böylelerine “pezevenk” adını verdiği şiirinde şöyle seslenir:
“Dünya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile açar pezevenk
Komşusu aç iken kendisi toktur
Sanki melek olmuş uçar pezevenk!
Karanlık işlerde zıplama ister
Evine granit kaplama ister
Dünya mektebinden diploma ister
İnsanlık dersinden kaçar pezevenk!
Herkesin kabına çeşmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komşusunun yüzüne bakmaz
Selâmsız sabahsız geçer pezevenk!
Sanırsın Allah'la akte oturmuş
Cennete giderken macun götürmüş
Hûriler'i dizip işi bitirmiş
Şimdi gılmanları seçer pezevenk
Aydınlığa düşman yobazın dölü
Hû çekerken şişmiş ağzında dili
Erbâbi, ülkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini saçar pezevenk.”
Uzayacak ama Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” şiirini buraya almamak olmaz:
“Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
Yorgunluk
ve telaş.
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
Galip Usta
tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur:
Kaat helva yesem her gün diye düşündü
5 yaşında.
Mektebe gitsem» diye düşündü
10 yaşında.
Babamın bıçakçı dükkanından
Akşam ezanından önce çıksam diye düşündü
11 yaşında.
Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksa
diye düşündü
15 yaşında.
Babam neden kapattı dükkânını?
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına
diye düşündü
16 yaşında.
Gündeliğim artar mı? diye düşündü
20 yaşında.
Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?
diye düşündü
21 yaşındayken.
İşsiz kalırsam«diye düşündü
22 yaşında. «İşsiz kalırsam» diye düşündü
23 yaşında. «işsiz kalırsam» diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
İşsiz kalırsam» diye düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında «İhtiyarladım. Dedi
babamdan bir yıl fazla yaşadım.
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorgan olacak mı?
diye düşünüyor
Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur.”
Ayrılmadan önce ben de birkaç erdem daha eklemek istiyorum insan olmaya: Merhamet, yardımsever olmak, nankör olmamak, kin gütmemek, yasalara beğenmesek de uymak gibi.
Kemal ŞENER Yazdı.
Toplum24/ALMANYA (Makale: 5 Şubat 2024)
0 Yorum