"ANAYASAMIZA GÖRE TARİKATLAR, YASAKLIDIR" - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"ANAYASAMIZA GÖRE TARİKATLAR, YASAKLIDIR"

Toplum24/ALMANYA (Makale, 4 Ocak 2024)

TARİKATLAR DEMOKRATİK ÖRGÜTLER OLMADIKLARI İÇİN ANAYASAMIZLA YASAKLANMIŞTIR!

TARİKATÇILIĞI REDDETMEK YERİNE ONLARA ÖDÜN VERME YARIŞINA GİRİŞMEK,
DEMOKRASİYE DE, ULUSAL BİRLİĞE VE BARIŞA DA HİZMET DEĞİLDİR!

Atatürk’ün bu ortaçağ artığı, sömürgeci maşası, Türk ulusunu bilgisizlik karanlığında uyuşturup körelten tarikatlara ilişkin aşağıdaki nitelemesini, onlara ödün veren siyasetçilerden bir teki bile yadsıyabilir mi:

“Efendiler ve ey ulus, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mansıplar ülkesi olamaz.
En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu ve istediğini yapmak, insan olmak için yeterlidir. Tarikat başkanları hemen bu dediğim gerçeği bütün açıklığıyla kavrayacak ve kendiliklerinden, hemen, tekkelerini kapatacak, müritlerinin artık erginliğe ulaşmış olduklarını elbette kabul edeceklerdir."

Demokraside meşru olmayan bu tarikat örgütlenmesinin etkinliklerine, HEPSİ DE LAİK DEMOKRASİYİ SAVUNMASI GEREKEN siyasal partilerimizin her düzeydeki başkan ve yöneticilerinin, vb. katılması meşru bir davranış değildir!

Tarikatları böylece hortlatmış olanlar ve kamu otoritesinin destekleri ve kamunun maddi kaynaklarıyla yaşatmayı sürdürenler, demokratik meşruluğa saygılı iseler, ulusumuzun önüne çıkıp bu konuda Atatürk’ün yukardaki görüşüne karşı düşüncelerini açıklamalıdırlar!

Kanımca her türlü "tarikat örgütlenmesi"nin demokraside yeri olmadığını söyleyecek yerde, tarikat toplantılarına ve türlü etkinliklerine katılmak, laiklikten yani demokrasiden sapmaktır!

Evet, "tarikatlar", "dernek" değildirler. Ergin (reşit) yurttaşların özgür istençleriyle katılıp özgür istençleriyle ayrıldıkları kuruluşlar olmayıp, küçük çocukları içlerine alıp koşullandıran örgütlerdir. Yöneticileri derneklerdeki gibi özgür oyla seçilip, denetlenip, eleştirilp, değiştirilmez: babadan-oğula, dâmâda, vb. “elverme”yle geçer; Atatürk'ün deyişiyle "her türlü silahtan daha güçlü silah olan parasal gelirleri” denetlenmez, ... vb.

Görüldüğü gibi tarikatlar, demokratik derneklerde bulunması zorunlu olan bu meşruluk ölçülerinden hiçbirine sahip değildirler!

Tarikatlar, demokratik siyasal partilerin yaptıkları gibi programlarının yarışması yerine, dinsel mezhep, dinsel yorum .. gibi "tartışılmadan dayatılan dogmaların kavgasını" koyarlar!
Böylece ulusun birliğini ve barışını, yurdun güvenliğini bozarlar!
Yurttaşları yeme içme, giyim-kuşamdan, düşünce ve davranış ölçülerine dek her alanda, hem düşünmeden kerameti kendinden menkul bir “şeyh”e boyun eğmeye, hem de bu konumlarını sürdürebilmek için yurttaşları biribirlerine karşıtlığa koşullandırırlar.
Birçoğunun sömürgeci devletlerden birinin ya da ötekinin “beğenisini (!?) kazanmış olmaları” boşuna değildir! Şeyh Kıbrısi'nin İngiltere'de, Şeyh Kaplan'ın Almanya'da, Fethullah Efendi'nin ABD'de yerleşmiş oldukları bilinmektedir.

CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSUNU DİNLEMELİYİZ!

Demokratik meşruluğa saygılı siyasetçiler, kanımca, toplumumuzda bu çağdışı örgütlenişlerin yerine, yalnızca ergin (reşit) yurttaşları içine alan DEMOKRATİK DERNEKLER gibi barışçıl birer «düşünce kulübü »nün oluşması gereğini ilân etmeli ve bunda diretmelidirler.

Atatürk’ün çağrısına hepsi birden uymalı, uymayanların maskelerini düşürüp demokraside meşru olmadıklarını haykırmalıdırlar:

“Efendiler ve ey ulus, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mansıplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın gereklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.”

Prof. Dr. Özer OZANKAYA Yazdı.

Toplum24/ALMANYA (Makale: 4 Ocak 2024)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.