Toplum24 / ALMANYA (Makale: 3 Ağustos 2023)
Kemal ŞENER Yazıyor:
"ANNEYE GİDEN YOL...
Bir iki gün önce bir maganda daha karısını çocuklarının gözleri önünde öldürdü. Henüz 37 yaşındaydı. Yaşatabilmiş olsaydık o da 70-80 yaşlarına gelecek, torunlarını sevecekti. Belki o da anneye giden yol filmini görecek ve bizler gibi duygulanacaktı.
Nazım Hikmet unutulmaz şiirinde “annelere kıymayın efendiler” diye feryat etmişti. Dinleyen beri gelsin. Bugün bile kadın düşmanı parti siyasal arenada ekranlarda boy gösteriyor. Kadını koruma amaçlı sözleşmeden çıkılabiliniyor. Mahkemeler kadın cinayetlerinde “iyi hal” indirimleri uyguluyor.
Ama iki ayaklı yaratık olmanın ötesinde insan olan evlatlar elbette yok değil. Hatta çoğunluktalar, ama sesleri kadın magandaları kadar çok çıkmıyor. Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar atasözümüzü iliklerine kadar hisseden, anne sevgisi yaşları ne olursa olsun çocukluk yıllarında olduğu gibi yüreklerinde yaşayanlar kuşkusuz çoğunlukta.
Doksan yaşıma merdiven dayadım. Annemi kaybedeli 37 yıl oldu. Son konuşmamız, “Kendine iyi bak oğlum” sözleri hala sanki dün gibi kulaklarımda. Oysa çok hastaydı ve hala oğlunun sağlığını düşünüyordu.
Meslektaşım arkadaşım Zeki Sözer „Anneye Giden Yol“u TRT2 kanalında izlemiş ve görülmesi gereken bir film diye tavsiye etmişti. Yıllardan beri TRT kanallarını izlemiyorum. Filmin İngilizce altyazılı versiyonunu bulup seyrettim.
„The road to mother / Anneye Giden Yol“, 1930’lu yıllarda Kazak halkının maruz kaldığı kıtlık felaketini, diktatör Stalin’in Sovyetleştirme çabalarını ve İkinci Dünya Savaşı dönemini bir anne ile çocuğu arasındaki sevgi üzerinden anlatan bir film.
Ben üniversitede sinema konusunu seçmeli ders olarak alsam da, bu sanat dalı üzerinde konuşacak kadar bilgili değilim. Sözü uzmanların değerlendirmesine bırakıyorum o nedenle:
“2. Dünya Savaşı'nın öncesi ve sonrasındaki durumun merkeze alındığı filmde yerel halkın Sovyetler tarafından kırsala göç ettirilmesi, geleneklerinin hiçe sayılması, kıtlık. Filmin başkahramanı İlyas, kaderin ona hazırladığı sürprizlere karşı metanetle, cesaretle, azimle ve onurla direniyor. Annesine olan sevgisi, İlyas’ın güç kaynağı ve yetim yurdu, savaşın şiddeti, esaret, mahkûmlar kampı gibi önüne çıkan tüm engelleri aşmasına yardımcı olur.”
Kazakistan'dan Akademi Ödülleri'ne 12. başvuru olan 'Anneye Giden Yol', ülkenin 20. yüzyıldaki siyasi değişimlerini ve zorluklarını izleyen tarihi bir dramadır.
Bir ulusun modern hikâyesini kurgusal bir karakterin biyografisi üzerinden anlatan Anneye Giden Yol, destansı bir süpürmeyi amaçlıyor. Esas olarak uyum içinde çalışır ve başlar, ancak filmin Sovyet yönetiminin göçebe bir nüfus üzerindeki etkilerini tasvir etmesinin birçok Batılı izleyici için göz açıcı olacağı ve Kazakistanlılar için derinden rezonansa gireceği konusunda hiçbir şüphe yoktur.
Yönetmen Akan Satayev ve senarist Timur Zhaksylykov, daha önce İngilizce suç gerilim filmi Hacker'da işbirliği yapmış, burada çok daha çekici bir şeye değiniyorlar, ancak karakterlerin çoğunun iki boyutluluğu, ne kadar iyi oynanmış olursa olsun, filmin dramatik etkisini sınırlıyor.
Sovyetler, kalıcı yerleşimler ve kolektif tarım görevleriyle bir bölgenin göçebe geleneklerini altüst ederken, İlyas'ın köyü, ilerleme vaadini memnuniyetle karşılayanlar - aralarında babası - ve yeni yöneticileri reddedenler arasında bölünmüştür.
Şiddetli tartışmanın ortasında, çocuk annesinden ayrılır ve savaş, kıtlık ve modernleşme yoluyla ortaya çıkan hikâye, İlyas'ın annesi Maryam ve Meryem'in evlatlık kızı olan çocukluk arkadaşı Oumit ile yeniden bir araya gelmek için defalarca hayal kırıklığına uğramış mücadelesidir.
Onları ayrı tutan ve senarist Zhaksylykov'a Kazakistan tarihinde daha fazla bölümü ele alması için zaman tanıyan kaderin kaçırılmış bağlantıları ve kıvrımları, parti çizgisi siyaseti tarafından yoğunlaştırılıyor. Saçma bir şekilde ve Ukrayna cephesinde görev yapan bir asker olsa bile, İlyas "halkın düşmanı" olarak damgalandı, bu da hem kendisinin hem de annesinin daha fazla hedeflemekten kaçınmak için isimlerini değiştirmelerine neden oldu ve bu süreçte karşılıklı aramalarını daha da zorlaştırdı.
Senaryonun basitleştirilmiş perspektifinde, ana karakterler sarsılmaz bir şekilde özverili ve saf, kötüler açıkça kötüdür - özellikle de Komünist Parti görevlisi ve cinsel istismarcı olan çocukluk kabadayısı. Ancak Satayev, karmaşık fikirler için anlamlı bir görsel kısa yol da buluyor, tıpkı Mariam'ın oğlunun doğduğu yurdun yerini alan boş, ruhsuz konut seçeneklerine verdiği tepkilerde olduğu gibi.”
Demem o ki görülmesi gereken bir film. Sovyet rejimim çökmesinden bu yana 40 yıl oldu. Ama o dönemi unutmamak açısından çok önemli.
Necip Fazıl Kısakürek’in “anneciğim” şiiriyle hoşça kalın:
“Ak saçlı başın alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
...
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim.
...
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!”
Kemal ŞENER Yazdı.
Toplum24 / ALMANYA (Makale: 3 Ağustos 2023)
0 Yorum