Toplum24 / ALMANYA (Makale: 10 Ekim 2023)
Kemal ŞENER Yazıyor:
HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ…
Son zamanlarda dilimizden düşmeyen bir deyim var her kötülük sonrası işittiğimiz:
“Biz buna layık değiliz”
Ben ise başımıza ne geldiyse, hep “Hem de sapına kadar layığız” dedim; demeye de devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki başımıza ne geliyorsa kendi yüzümüzden. Ardından da Müzeyyen Senar’ın şarkısını mırıldanırım:
“Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime”
„Biz buna layık değiliz“ deyişini ilk kez 60’ı yıllarda Yavuz Donat kullanmıştı. Hala her vesileyle kullanmaya devam ediyor.
Kemal Ilıcak o yıllar da Yavuz’u Ankara’ya yollamıştı. Sanırım onun Ankara’da en yakın ve belki de tek arkadaşı ben olmuştum. Bu deyim de o zamanlardan kalma. Neyse, biz konumuza dönelim.
İngiltere ve Almanya siyaset dünyalarını çok yakından o ülkelerde uzun yıllar kaldığım için çok iyi biliyorum. Hiç birinde seçmenin bir metreden de uzun oy pusulalarıyla seçim yapmak zorunda bırakıldıklarına tanık olmadım. Seçmek zorunda oldukları partilerin, adayların sayısının üçü, dördü geçtiğini de görmedim.
Demem o ki batının gerçek demokrasilerinde ıvır-zıvır bahanelerle bölünmüş onlarca parti yok. Siyaset adamları koltuk heveslisi değiller; başarısız oldukları ilk seçimde derhal koltuklarından kalkıp atletlerin 4 x 4 yarışı gibi bayrağı hemen ardından gelene teslim edip köşelerine çekiliyorlar.
Biz de öyle mi? Seçimleri kaybetmeleri şöyle dursun, Meclis dışı kalsalar bile koltuklarından kalkmıyorlar. Bay Bahçeli, Türkeş sonrasından bu yana 26 yıldır hala o koltukta. Partisi Meclis dışında kaldığında bile, koltukta oturmaya devam etti
Bay Kılıçdaroğlu girdiği her seçimde çok ağır yenilgiler aldı. Ama CHP binasının 13. katındaki odasını, masasını, koltuğunu o kadar çok seviyor ki; köşesine çekilmek aklının ucuna bile gelmiyor. 13 yılı aşan bir süre CHP’nin başında; partisine bir tek oy olsun katamamasına, mevcut oylarını bile koruyamamasına rağmen.
Çok partili siyasal yaşama geçmemizden sonra seçmen oyu sağ ve solda yüzde 60-65 ve 30-35 olarak ayrışarak kemikleşmişti. Ecevit’in “Karaoğlan karizmasının kaybolmadığı ilk yıllarında sol kanadın yüzdesi 48‘e kadar da ulaşmış, Baykal’ın parti içi oyunlarıyla 30’un da altına yüzde 26’lara kadar düşmüştü. Kılıçdaroğlu genel başkan olduğunda CHP’nin hala yüzde 25-26 oyu vardı, bugün açıklanan rakamlara bakacak olursak yüzde 14 -15’lere düşmüş durumda.
Ama hiçbir şey olmamış gibi hala koltuğunda.
Almanya bizi kıskanadursun ben artık Yunanistan’ı bile kıskanmaya başladım. Çünkü orada ana muhalefetin başına 30-35 yaşında, daha askerlik hizmetini yapmamış gençler bile geçebiliyor da ondan.
Peki, biz de o yeteneğe sahip pırıl-pırıl çok iyi eğitim almış gençler yok mu? Elbette var, hem de dünya kadar. Ama önlerinde yolları taşlarla kayalarla o kadar kapalı ki koltuk düşkünlerinin çıkardıkları engelleri aşmaları imkânsız.
Baykal için bir kaset vardı, Kılıçdaroğlu için o da yok.
Canımız çok sıkılıyor, biliyorum. Eylül ayı da geride kaldı. Ağaçlar altın renginde sarıl kırmızılı yapraklarını döküyorlar. Sonbahar şarkılarını mırıldanırken kendi yaşamlarımızın da sonbahar şarkılarını mırıldanarak teselli bulmaya çalışıyoruz. Frank Sinatra’nın şarkısındaki gibi gençlik yıllarımızı yapraklar dökülürken hatırlayarak ”Kendi kendimize ettik; biz buna layığız” diyorum.
İyisi mi Sinatra’yı, sonbahar şarkısını dinleyelim, ne dersiniz?
“The falling leaves
drift by the window
the autumn leaves
of red and gold
I see your lips
the summer kisses
the sunburned hands
I used to hold
Since you went away
the days grow long
and soon Ill hear
Old winters song
But I miss you most of all
My darling
When autumn leaves
Start to fall”
Kemal ŞENER Yazdı.
Toplum24 / ALMANYA (Makale: 10 Ekim 2023
0 Yorum