CHP... DEĞİŞİM PERVANESİ... VE AKİL İNSANLAR GÖREVE... - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

CHP... DEĞİŞİM PERVANESİ... VE AKİL İNSANLAR GÖREVE...

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 23 Temmuz 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

„AKİL ADAM“ YILMAZ BÜYÜRŞEN’İ, CHP’DE BEKLEYEN BİR KUTSAL "CUMHURİYET GÖREVİ"…

Bugün Pazar. İzninizle biraz siyasete farklı gireceğim.

Bağışlayın, CHP’nin kuyusuna izinsiz ineceğim.

Ama, kuyu derin olduğu için inişim ve ve çıkışım biraz zaman olacak.

Yani biraz uzun bir siyaset yolculuğu.

Ama, bunu yaparken, tüm olup biten politik sancılara bakarak, beş dönemdir açık ara kazandığı yerel seçimler sonuncunda sorumluluk alıp, boş hamasi siyasetle uğraşmak, şov yapmak yerine, doğup büyüdüğü, vatan bildiği Orta Anadolu’da kırsalın suskun şehirlerinden Eskişehir’i „yaşanabilir dünya kentleri“ arasına sokmayı başaran, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e de çok yaşamsal bir çağrıda bulunacağım. Umarım, dikkate alır.

Ama hemen söyleyeyim.

CHP üyesi değilim.

Ama günün koşulları gereği hayatımda üç kez bu partiye oy verdim.

Vermek zorundaydım çünkü bu tercihim Türkiye’nin o dönemler öncül gerekliliğiydi.

Uzun yıllar ikametim yurtdışı olmasına rağmen, Türkiye siyasetinde de merhum Bülent Ecevit’in yanında, O’nun davetiyle rol alan bir kişi olarak, bu ülkenin gidişatını görmezden gelmek mümkün mü?

Hele Cumhuriyet’i kuran ve ülkenin 100 yıllık tarihinde, gelmiş geçmiş her partinin istisnasız „Toprak Anası“ olarak tanımlayabileceğim CHP’de olup bitenler karşısında, bugün sessiz kalmak olabilir mi? Asla!

Seçimlerden bu yana farklı konulara yönelmeyi tercih etmiştim ama, CHP’yi farklı bir açıdan ele almayı artık bir sorumluluk olarak görüyorum bugün.

Çünkü bu parti eksenli olup biten şeyler, sadece bu partilileri değil; tüm Türkiye’yi ve hatta iddiayla söylüyorum, tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor.

Çünkü Türkiye’nin sağlıklı olması, CHP gibi Türk siyasetinin „Toprak Anası“ sağlığıyla bire bir ilişkilidir.

ŞİMDİ „VUR ABALIYA,VUR…“ ZAMANI!

Millet İttifakı ile, Türkiye’de bir ilki deneyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 48 dolayında oy almasına rağmen, ne yazık ki kaybeden oldu ve tek suçlu gibi hedefe oturuldu.

Gelen vuruyor, giden vuruyor.

Bu saldıranlar ise, ne yazık ki,  Millet İttifakı’ndan bir grup sivri isim olduğu kadar, bizzat kendi partisi içinden ve hatta düne kadar „Kılıçdaroğlu“nu „tapınası kutsal bir şahsiyet“ olarak pazarlayan, O’nun etrafında fır dönen, kılıktan kılığa giren, günümüzün basit siyaset cambazları olmaya başladı.

Kim bunlar demeyin; Onların isimlerini, kim olduklarını en az benim kadar iyi biliyorsunuz siz.

Yani Kılıçdaroğlu’nun „yol arkadaşlarım, evlatlarım, yoldaşlarım“ diye yanında besleyip büyüttüğü „zoomcular“ ile, Millet İttifakı’nda „ben olmasam, hiçsiniz“ havasına katılan kimi küçük vida türü kimliklerin, kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Yani, „besle kargayı, oysun gözünü“ türden bir süreçte geçiyoruz.

Veya „kaybetmiş mi! Vur abalıya…“ anlayışı.

Ya da „Koynumuzda yılan beslemişiz“ gibi bir şey.

Bütün bu atasözlerinin elbette bir öyküsü, bir anlamı vardır.

Tıpkı „Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim“ deyişinde olduğu gibi.

SEÇİM SANDIK ÜZERİNDEKİ KUŞKULAR VE CHP'NİN GELECEĞİ…

Evet Kemal Kılıçdaroğlu, ittifakın ısrarla fikir babası ve sevabı ve günahıyla eşgüdümün tek sorumlusudur. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştır ve sonuçta, seçim hilelerinin de üstüne hiç gitmeden, kurcalamadan, „kıral çıplaaak“ diye avazı çıktığı kadar bağırmadan, mücadele etmeden, sandıktan „güya“ çıkan yeterli bir oy ile, Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferi, sessizlikle onanmıştır.

Bunun da sorumlusu, Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Bu da doğrudur.

Son 12 yılda hiçbir seçimi kazanamayan Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken, elbette Batılı örnekleri hatırlayarak, demokratik ve etik ilkeler gereği görevinden ayrılmak ve partiyi en kısa sürede olağanüstü kurultaya hazırlamak olmalıydı.

Bekleniyordu. Ancak olmadı. Yerel seçimlere kadar yine görevde kalacağını belli etti. Bu kez „Gemiyi  limana kadar sağlam götürecek kaptanın kendisi olduğu“ gibi inancını anlattı.

Açıkça söyleyeyim, pek inandırıcı olamadı bu aşamada.

Bu davranış, Sayın Kılıçdaroğlu’nun koltuğu bırakmaya pek niyetli görünmediği gibi bir fotoğraf ve bu tutumun genel geçer bir kanı olduğunu da ortaya koydu.

Bu tutum, elbette doğru değildi. Kılıçdaroğlu, görevini bırakacağı konusunda, ne olduğu belirsiz bir „liman tanımlaması“ yerine, „milat“ için yolun başındayken belli bir gün ve belli bir saat vermeliydi. Olmadı.

Bunun yüzünden büyük sempati yitimi yaşadığı muhakkak.

Yani inandırıcılığını yitirmeye başladı ne yazık ki.

„DEĞİŞİM“ PERVANESİ…

Ancak parti içinde „Değişim“ adıyla ortaya çıkan, ama düne kadar Kılıçdaroğlu’nun önderliğine pervane olan 5-7 dönem milletvekili seçilmiş kimi tezgahtar politikacılar, gizli zoom toplantısı yaparak, Genel Başkan’ı „tu-kaka“ ilan etmesi, bence hiç insancıl değil, ahlaki değil, dürüstlük asla değil.

Mesele değişimse; bu ilk adımın herşeyden önce CHP’nin başına çöreklenmiş bu tüm engereklerden başlaması gerekir. Ayrıca CHP’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörülerine sadık ve onların günümüze uyarlayarak, yeni yüzyıla ülkeyi ve partiyi dönüştürmesi artık kaçınılmaz olmuştur. Çünkü CHP, sadece bir avuç siyaset cambazının elinde örselenemeyecek kadar, bir ulusun kutsal emaneti Türkiye Cumhuriyeti için yaşamsal önemde bir sağlam güçtür.

Çünkü CHP varsa, Türkiye Cumhuriyeti varolacaktır. Yoksa, üzgünüm, yok olacaktır!

Yoksa cambazlar, değişim diye takla atarken, Cumhuriyet, bırakın değişmeyi, yok olacaktır, yok!

HERŞEYE RAĞMEN CHP KONUŞULABİLİR BİR PARTİ

„zoom“cuların, parti içindeki bu „kuşkulu“ gizli görüşmesinin ortaya çıkması, parti içinde, „kimin, ne olduğu“nu da ortaya koymuştur. Her ne kadar her CHP’linin, milletvekilinden, en ücra köşedeki, inanmış çay ocağı sorumlusu her militan partilinin, genel başkan olma hakkı bulunduğuna inanmama rağmen, bunun açık açık, gizli yollara tenezzül etmeden yapılması gerekir.

Çünkü CHP, hala herşeyin parti içinde şeffaflıkla konuşulabileceği bir alandır.

Her görev, her yetki bu partiye gönül vermiş her üyenin, en demokratik hakkıdır.

Ama, içten pazarlıklı siyaset simsarlarının „zoom“laşarak yaptığı gizli buluşmalar gibi olamaz bu hak. Bu, açıkça söylüyorum; siyaseti sinsice arkadan hançerlemektir.

Bu olsa olsa, Kılıçdaroğlu’nu yeniden güçlendirmeye hizmet eder, partinin sözde „değişim“ gibi ne idüğü belirsiz bir suni sözcükle, „anka kuşu“ misali, „yeniden küllerinden doğması“na katkı sunmaz. Asla.

YILMAZ AĞABEY, SİZE SESLENİYORUM!

Yılmaz Büyükerşen dedim söze girerken.

„YazıYorum“larımı yakından takip eden okurlarımız iyi bilir.

Çünkü yazdım, anlattım. Hem de yürekten inanarak.

O yazıyorumlarımda, Türkiye’yi 21 yıllık sert dayatmacı AKP zihniyetinden alıp çıkaracak, gerilimi azaltacak, toplumu kucaklayıp, bütünleştirici, barışçıl toplum gibi bir güzel atmosferi sağlayacak tek şahsiyetin, Sayın Büyükerşen olabileceğini ısrarla yazmıştım. Yılmadan usanmadan. Üzerine basa basa… Bağıra bağıra.

İşte o inancım, seçimlere doğru gelen bir yıl öncesinde olduğu gibi, bugün de öyle.

CHP’siz bir Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihe karışacağını söyledim az önce. Böyle bir son, Ulu Önder’in kutsal emaneti olan Cumhuriyeti’ni, 100 yıl sonra yitirdiğimiz, koruyamadığımız gibi bir tarihi utancı, kesinlikle sırtımıza yükleyecektir. Gelecek kuşaklar, biz atalarını böyle bir aymazlıktan, sorumsuzluktan ötürü, en ağır biçimde damgalayacaktır. Bu şahsım açısından bir utanç olacaktır.

Bu yüzden susmak istemedim ve CHP’nin derin kuyularına izinsiz inmeyi deniyorum.

Bu yüzden bugünkü çağrım açıktır:

CHP, sahipsiz değildir. Bir Anka Kuşu gibi, yeniden doğması, şu günlerde yaşanan sancılı riskli günlerde, akılcı bir kaptanın varlığını gerekli kılıyor.

Sözüm ve çağrım çok sade ve tamamen açıktır.

AKSAKALLAR HEYETİ'NİN GEÇİCİ GÖREVİ ELZEM!

Bence CHP, yeni bir kurultaya „akil insanlar“ ile götürülmelidir.

Bu konuda, bugün için başı çekebilecek tek kişi, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, herkesin tartışmasız „Yılmaz Ağabeyi“. Sayın Yılmaz Büyükerşen’den başkası değildir.

Böyle bir akil insan yönetimi, üçlü-dörtlü bir komite şeklinde de olabilir.

Mesela Sayın Büyükerşen’e, bu "sağlam limana gemiyi güvenle ulaştırabilmek" için „akil yönetim“ sürecinde, Sayın Altan Öymen, Sayın Murat Karayalçın ve hatta Sayın Hikmet Çetin de destek verebilir.

Bence bugünlerin CHP umarsızlığına en „akil“ çözüm, „Akiller Eşgüdümü“dür. „Aksakallar“dır.

Bilmiyorum, Sayın Büyükerşen, bu sesi duyuyor mudur?

O’nun takdire şayan Eskişehir sevdası, çok güzel bir duygudur.

Ama bu yetmiyor Sevgili Hocam… Sevgili Yılmaz Ağabey.

Ne olur diyorum; Türkiye sadece Eskişehir’den ibaret değildir.

Türkiye Cumhuriyeti göz göre göre elden gidiyorsa, Eskişehir’imizi, sayenizde CHP kazanmış kaybetmiş, ne anlam taşır ki, bu saatten sonra… Söyler misiniz ne önemi vardır.

Sayın Büyükerşen’i buradan göreve davet ediyorum.

Amacım burada asla CHP’ye dizayn vermek gibi, boyumdan büyük işlere burnunu sokmak değildir. Derdim bir parti değil, bir Kurtuluş hareketine özgü siyasi bir ruhun temelini attığı, sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğidir.

Çünkü diyorum ve yineliyorum inanarak:

„CHP, Türkiye’nin, tartışmasız kadim „Ana Toprağı“dır.

CHP yoksa, bu gidişle, Türkiye Cumhuriyeti acaba nasıl varolacaktır?

 

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 23 Temmuz 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.