"ÇOCUKLAR... YOKSULLUK... EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ..." - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"ÇOCUKLAR... YOKSULLUK... EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ..."

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 11 Ağustos 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

ÇOCUKLAR… YOKSULLUK…

VE EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ…

Korona sürecinin dayanılmaz baskısı yetmiyormuş gibi, bunun üstüne gelen ve yaklaşık 18 aydır süren Rusya Ukrayna kirli savaşı, çoğumuz farkında değiliz ama, dünyanın her köşesinde, herşeyi adeta altüst etti.

Aldığımız nefesten tutun da, yediğimiz içtiğimize, gezip görmek istediğimiz yerden, kültür sanat etkinliklerine kadar tüm varolan alışkanlıklarımız, standartlarımız o kadar değişti ki!

Çoğunluk düşüşte!

Toplumsal irtifa kaybı diyebilirim hatta.

Covid19 salgın belasından kurtulduk diye sevinmemiz uzun sürmedi ve Moskova ile Kiew arasındaki neredeyse birbuçuk yıldır tüm korkunçluğuyla süren savaş, Avrupa kıtasındaki ülkeleri ve elbette Türkiye’deki yaşamı da doğrudan birebir olumsuz etkiledi.

En çarpıcı görüntü bildiğiniz şey:

Fiyatlar almış başını gidiyor.

Hele Türkiye’de halkın gelir durumu bir gecede değişebiliyor. Her akşam yatağa giden anne baba, yarın sabah cebindeki paranın değerinin ne olacağını korkarak hatırlıyor.

Piyasa zaten çoktan kontrol dışına çıkmış ve devlet de, ne yazık ki kontrolü iyice kaybetmişe benziyor.

Herkes geçim derdinde ama, ne kadar farkındayız bilemiyorum, bu ağır baskıcı darboğazdan en büyük darbeyi çocuklar yiyor.

Türkiye bu konuda herhangi bir araştırma yapmış mıdır, bilemiyorum. Fakat Almanya’daki tablo bu sabah önüme düşünce, „vay Türkiye’deki dar gelirli çocukların haline…“ dedim birdenbire.

Almanya’daki yoksullaşan çocukların tablosunu özetlerken, Türkiye’deki çocukların fotoğrafını sizler artık nasıl isterseniz, çıkartabilirsiniz.

Sadece 2022 yılında 18 yaşından küçük 2,2 milyon çocuk yoksulluk sınırında yaşamaya çalışıyor, diyor Almanya’daki resmi istatistikler. Bu rakam, ülke çapındaki tüm yoksulluk çemberinde olan kesimin yaklaşık yüzde 15’lik bir önemli bölümünü oluşturuyor.

Federal İstatistik Dairesi uzmanları, çocukların, yoksulluk sınırının hangi katmanında olduğunun, anne babanın gelir durumuna bağlı bulunduğuna da işaret ediyor.

Yoksulluk ve eğitimli olmak…

Biraz açalım isterseniz:

Almanya’da 18 yaşından küçük çocuklardan yüzde yaklaşık 38’inin, anne-babası, en fazla bir ortaokul diplomasına sahip ve bu gruptan çoğu da sadece ya ilkokul mezunu, ya değil.

Biraz eğitimli aile mensubu çocuklardan yoksulluk sınırına yakın olanların oranı ise, yüzde 14,5.

Lise mezunu veya eşdeğer okullar ile üniversite mezunu anne babalardan, çocukları yoksulluk sınırında olanların oranı ise, sadece yüzde 7.

Yoksulluk sınırının ölçüsü nedir diye merak edenlere, kısaca anlatalım:

Almanya’da bir ailenin aylık geliri, ortalama gelir düzeyinin yüzde 60’ından daha az katmanda ise, o zaman o aile, yoksulluk sınırıyla yüzyüze diye tanımlanıyor. Yani yoksulluk alarmı veriyor.

Bir örnek verecek olursak: Diyelim aylık gelir ortalaması 100 Euro iken, bir aileye giren para ayda sadece 59 Euro ise, o zaman „Bu aile yoksulluk sınırındadır“ deniyor.

Temel ölçüt özetle böyle.

Bu tablo, Almanya’da da artık yaşam kriterlerinin hiç de öyle güllük gülistanlık olmadığını ortaya koyuyor.

Korona’dan sonra Ukrayna-Rusya kirli savaşından sonra patlak veren aşırı fiyat artışları, Almanya’yı da büyük ölçüde etkiledi.

Bunu hiç yadsımayalım.

Alışveriş mağazalarının, eskisi gibi, dolup taştığını kimse söyleyemez.

Ev kiraları el yakıyor. Emlak fiyatları yüksek.

Temel gıda ürünleri ekseninde gastronomi sektörü de, artık eskisi kadar müşteri ağırlayamıyor. Çünkü, herşeye zam var.

Çocuklara dönelim biz.

Yoksul ortamda büyüyen çocuklara yönelik en büyük haksızlık, ister istemez eğitim konusunda yaşanıyor. Bu çocuklar okullarını genellikle bir alt düzeye kadar devam ettirebiliyor ve hemen bir meslek eğitimi bularak, kestirmeden hayata atılmayı deniyorlar.

Bu da üniversite diploması, gelir durumu iyi aile çocuklarının hakkı gibi eşitliksiz bir duruma da sebep oluyor ne yazık ki!

Dikkatimi çeken şey, büyük şehirlerde özellikle getto türü semtlerde oturan dar gelirli ailelerin   çocuklarını bekleyen büyük tehlikelerden biri de, isteyerek veya istemeyerek suç potansiyeli olan grupların içine sürüklenmesi ki, bunu başka bir sohbette konu edinelim, diyorum.

Türkiye’deki çocukların durumunu ise, yukarıda Almanya’ya özgü verilere bakarak, adeta bir büyüteçle daha belirgin hale getirebilirsiniz.

„Almanya, otursun kalksın; durumuna dua etsin. Ya Türkiye’deki çocuklarımız n’apsın!“ dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Haklısınız. Hangi ülkede olursa olsun, o çocukların içinde bulunduğu çıkmaz sokağı da düşündükçe, bir tuhaf oluyorum. Türkiye’nin eğitim kalitesi düşük, eğitimsiz yeni kuşakları geliyor gözümün önüne. Başım öne eğiliyor. Kendinden başkasını düşünmeyen, egoları şişkin, eleştiriyi kaldırmayan, gelecek kuşakların yaşamını güvenceye almayı aklına bile getirmeyen yöneticilere öfke kusuyorum içimden.

Ve şunun da altını çizmek istiyorum.

Türkiye'de Suriye, Afganistan, Irak başta olmak üzere, son yıllarda büyük bir sığınmacı/kaçkın çemberi içinde. Kaçak yaşayan ve varlığı yokluğu belirsiz gibi gelen, kaçkın yabancıları da dikkate aldığınızda, Türkiye yakın bir gelecekte önemli bir sorunla yüzyüze kalacak.

Bu konumları farklı göçmenler içinde Türkiye'de doğan çocukların sayısı her geçen yıl artıyor. Bunların hepsi, zaten darboğazda olan Türkiye'de, Türk aile çocuklarına rakip olacak. Olabilirse tabii...

Büyük çoğunluğu ise, Türkiye doğumlu, Türkçe konuşan lümpen bir genç nüfusu oluşturacak.

Yani anlayacağınız, yakın bir gelecekte çoğunluğu bu göçmen aile çocuklarından oluşacak büyük mayın alanları ile karşı karşıya kalacak Türk toplumu.

Devlet, kendi geleceğine yönelik sorumluluk bilinciyle bu konularda ne düşünüyor acaba? diye soruyorum. Türk çocukların yoksulluk sorunu yetmiyormuş gibi,  kapıları açtığı bu mülteci/sığınmacı/kaçkın grupların istikbali konusunda ne gibi orta ve uzun vadeli planları var acaba?

Bu lümpen, mesleksiz, eğitimsiz, toplumdan dışlanmışlık hissi yaşayan genç hareketli kesimlerin, Türkiye'de 20-25 yıl sonra nasıl bir potansiyel suç deposu olabileceğini tasavvur edebiliyor musunuz?

Düşünmesi bile ne ne kadar düşündürücü, ürkütücü değil mi?

Koskoca devlet, bu yakın gerçeği göremiyor mu?

Toplumsal tepkilere ne kadar kulak veriyor acaba devleti yöneten siyasetçiler?

Tepkilere kulak verme, ders çıkartma, önlem alma gibi güzel huyları var mı ki! 

Oysa toplumsal tepki, Almanya gibi Batılı ülkelerde sonuç veriyor. Nitekim Alman siyaset dünyası, çocuklara yönelik bu yoksulluk sayıları gündeme gelince, hemen alarm verdi. Çocukların eğitimini ön plana çıkartan programlar geliştiriliyor. Yani yarınların büyükleri olacak bugünün çocuklarının eğitim eşitliğinden yararlanması için tedbirleri planlıyor. Yoksul aile çocuklarının da eğitimin üst basamaklarında yer alabilmesi için, pozitif ayrımcılık türünden girişimler de, bu hazırlığın içinde bulunuyor.

Türkiye bu konuda ne yapıyor acaba?

Bilmiyorum. Bilen var mı?

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 11 Ağustos 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.