"DREYFUS" - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"DREYFUS"

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 12 Ağustos 2023)

Kemal ŞENER Yazıyor:

DREYFUS

1890’lı yılların ortasından itibaren Fransa’yı ve daha sonra tüm hukuk dünyasını meşgul eden, tartışılan ve hukuk fakültelerinin en önemli ders konularından biri, bir hukuk davası olan Dreyfus davasını Türk kamu oyu çok değerli hukukçumuz eski Yargıtay Başkanlarımızdan Sami Selçuk’tan öğrendi ve hukuka ilgimiz o davayı öğrendikçe daha da arttı. Muhakeme safahatı, olayın detaylarının incelenmesi, tanık ifadeleri gibi konuların hak hukuk ve adalet için yaşamsal önemini de gene o dava dolayısıyla öğrenmiş olduk.

19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Fransa'yı ikiye bölen, edebiyattan medyaya tüm alanlarda etkisini hissettiren "Dreyfus Olayı", ismini 1984 yılında ajanlık suçlamasıyla hakkında yakalama emri çıkartılan Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un daha sonra haksız yere yargılandığının ortaya çıkmasıyla sonlanan bir süreçten alıyor.

Düzmece belgelerle suçlanan ve arkasında Avrupa'da hızla yayılmaya başlayan Yahudi düşmanlığının yattığı iddia edilen bu olayda, Dreyfus'un yıllarca hapis yatmasına neden olan isimlerden bazıları sonradan intihar etmişlerdir.

Fransız Devrimi'yle birlikte gelen eşitlik, adalet ve kardeşlik gibi ilkelerin tersine, Fransa tarihine kara bir leke olarak geçen bu olayın sonunda Fransa, olaydan 12 yıl sonra Dreyfus'un suçsuzluğunu resmen kabul edecek, halkın önünde söktüğü askeri rütbelerini törenle takarak, Fransa’nın en büyük nişanı Legion d'Honneur Nişanı ile ödüllendirecekti.

Birinci Dünya Savaşı'nda tekrar görevine dönen ve ülkesine hizmet eden Dreyfus 1935'de hayatını kaybetti.

Dreyfus davasının filmi elime geçti ve bizim son yıllarda adalet aygıtımızda olup bitenleri, emir ve talimatla verilen mahkûmiyet kararlarını düşünerek hüzünle izledim.

Halkın milletvekili seçip parlamentosuna gönderdiklerine artık dokunulamaz; ama işte hem de kartvizitlerinde yüksek yargıç yazanların kararlarıyla bir milletvekilimiz aylardır demir parmaklıklar arkasında.

Gezi davası tutuklularının ailelerinden yavrularından bir defalığına kısa bir süreliğine geldiğimiz bu dünyada seneleri çalınmasına hala devam ediyor. Gazetecilik suç değil ama Merdan Yanardağ dört duvar arasında atılmasının neredeyse ikinci ayını da doldurmak üzere; ne zaman serbest kalacağını Allah bilir.

Benim çocuklarım hukuk okumadı. Okutan arkadaşlarım var. İngiltere’de kaldım, onlardan da bilirim hukukçu olmak öyle dört yıllık bir tahsille ve bir yıllık stajla olunacak bir meslek değil. Herhangi bir alanda avukat olmaya yeter ama ne savcı olmaya ve hele karar verecek yargıç olmaya asla etmez. Fakülteden sonra adliye koridorlarında on yıllarca daha eğitilmek gerekiyor batı demokrasilerinde.

Ne yazık ki bizde ilkokul diploması bile olmayan bir yobazın, hem de bir yabancı devletin ajanının, maşasının peşine düşüp generallerimizi yıllarda demir parmaklıklar arasına atan yargıçlar gördü bu gözlerim. Nasıl bir ironidir ki bunlar partisinin adında “adalet” sözcüğü olan bir iktidar döneminde oldu.

Biz konumuza dönelim. Fransa’da haksız yere suçlanan ve rütbeleri sökülen Dreyfus suçsuzluğu anlaşılınca eski şan ve şerefin kavuşmuştu. Biz o generallerden bir özrü bile esirgedik. çok acı ama, dört duvar arkasında o davaların devamı olarak tutulan üstelik hasta 80 yaşlarının üzerinde generallerimiz var hala. Ünlü Fransız yazar Emil Zola, Dreyfus’u yargılayan mahkeme başkanına “İtham ediyorum” diye bir mektup yazmış ve o yüzden hapis bile yatmıştı. O mektup adalet tarihine geçti.

Şöyle başlıyordu o mektup:

“İtham ediyorum; Sayın Başkan, Bir gün bana gösterdiğiniz iyi kabulden dolayı gönül borcunu hak etmiş olduğunuz şeref konusunda duyduğum kaygıyı belirtmeme, şu ana dek pek mutlu olan yazgınızın en utanç verici ve en silinmez bir leke almak üzere olduğunu söylememe izin verir misiniz? Siz, en alçakça itiraflardan tertemiz çıkıp gönülleri fethetmiş bir insansınız. Ancak şu çirkin Dreyfus Olayı isminiz için -yönetiminiz için diyeceğim- ne büyük bir çamurdur! Bir savaş konseyi, çok kısa bir süre önce tepeden gelen bir emirle Binbaşı Esterhazy’yi temize çıkarmayı, tüm gerçeğe ve tüm adalete ağır bir tokat indirmeyi göze aldı. Böylece her şey bitti. Fransa’nın alnına leke sürüldü. Tarih böylesine toplumsal bir cinayetin sizin başkanlığınız sırasında işlendiğini yazacaktır.”

Benim görmem artık olası değil ama, çocuklarımızın torunlarımızın Fransa misali bir adalet düzeyine kavuşmalarını dileyerek ayrılıyorum.

Ama ayrılmadan önce eserlerinde Birinci ve İkinci Dünya savaşları, İspanya iç savaşı, Alman işgali, Direniş hareketi, Fransız Komünist Partisi’nin mücadelesi gibi yaşadığı olayları, aşk serüvenlerini ve rastlantı, dostluk ve düş gibi günlük olayları işleyen Fransız şair Paul Eluart’ın “Asıl Adalet” adını verdiği şiirine bakalım.

O şiirdeki gibi düşü gerçek yapma hayaliyle hoşça kalın.

 

İnsanlarda tek sıcak kanun,

Üzümden şarap yapmaları,

Kömürden ateş yapmaları,

Öpücüklerden insan yapmalarıdır.

 

İnsanlarda tek zorlu kanun,

Savaşlara, yoksulluğa karşı

Kendilerini ayakta tutmaları,

Ölüme karşı yaşamalarıdır.

 

İnsanlarda tek güzel kanun,

Suyu ışık yapmaları,

Düşü gerçek yapmaları,

Düşmanı kardeş yapmalarıdır.

 

Hep var olan kanunlardır bunlar,

Bir çocukcağızın tâ yüreğinden başlar,

Yayılır, genişler, uzar gider

tâ akla kadar.”

 

Kemal ŞENER Yazdı.

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 12 Ağustos 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.