"HİÇ"LİK DUYGUSUYLA, YAŞAMA İSTENCİ ARASINDA DÜŞÜNSEL BİR YOLCULUK... - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"HİÇ"LİK DUYGUSUYLA, YAŞAMA İSTENCİ ARASINDA DÜŞÜNSEL BİR YOLCULUK...

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 20 Aralık 2023)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:
 
Evrenin gözleri dün gece, elini omuzuma koyarak dedi ki bana:
„ŞU SONSUZ MUAMMA İÇİNDE, HALA ANLAYAMIYORSAN BENİ, BİR -HİÇSİN - SEN, HİÇ!!“
"HİÇ"LİK DUYGUSUYLA, YAŞAMA İSTENCİ ARASINDA DÜŞÜNSEL BİR YOLCULUK...
 
Dün gece, gün, bir yenisine çoktan dönmüştü.
Haftalardır bir zifiri kara kazanda yoğrulmuş, yorgun düşmüş bir ruh hali vardı üzerimde. Karlı günler ve yağmurlar sinmişti. Hava olabildiğince berrak. Ay göğüslerini havalandıran bir dilber gibi salınıyor.
 
 
„Burdayım ben“ dercesine… Yıldızlar ise, çivit mavisinden bir akvaryumda koşuşan rengarenk balıklar gibi keyifli…
Pencereyi sonuna kadar açıp, hayalime çökmüş masmavi sinsi bulutları aşarak, o gecemgüneşinin, yıldızların, daha derinlerine doğru yol alıyorum. Düşünüyorum yol boyu…
Hayatta gerçek bildiğimiz her şey, tanımsız boyutta büyük bir evrensel masalın, küçük küçük satırlarıdır, diyorum belki de. Kimbilir ki; belki de sadece bir noktacık, bir virgül…
Her şey gibi, elbette herkes de, hepimiz de, birer küçük öyküyüz bu evrende. Bir nefesle başlayıp, bir nefeste biten bir hayat öyküsü. Okunması, iki soluk arası başlayıp bitebilecek küçük birer ayrıntı.
Milyarlarca senedir varolan bu evrenin okyanuslarında asla görülemeyecek kadar küçüğüz hepimiz. Birer zerrecik bile değiliz. İşyerimiz, evimiz, memleketimiz, hayallerimiz, mutluluğumuz bize ne kadar yakın, belki biliriz ama, saniyede 300 bin km hızla uçan bir fanus ile uçsak bile, o gizemli Samanyolu galaksisi, bize ne kadar yakın, ne kadar uzak acaba? Nereden bilebiliriz?
 
Bu tanımı güç büyüklükteki bir muhteşem evrende, bir mercimek taneciği büyüklüğünde bile olmayan dünyada, bir toz parçası bile olamayacağımıza göre, kimin ömrü yeter ki, bu olağanüstü sırrı çözmeye? Kimin?
Dünya, sanki biz için yaratılmış diye biliyoruz ama; birer hiçiz herbirimiz aslında. Sadece kendini bir şey sanan ve şu evrende gözle görülemeyecek kadar, un tozunda, mercekle görülemeyecek kadar bir tek parça bile değiliz belki de.
Biz evren değiliz.
Milyar seneler öncesinde oluşan bir hakikatı düşünün biraz. Evren dediğimiz yerdir orası. Bunun içinde belki topu topu 50-60 bin yıllık birer mikroskopik canlıyız olsa olsa.
Gökyüzünün çivitmavisi gözlerine takılıyorum bir an. Daha derinlere indikçe, nice zamandır kılıf değiştiren kural diye bildiğimiz çoğu şeyin, bugün önümüze dayatırcasına konulmuş tabuların anlamsızlığını görüyorum. Evrenin, çözmeye hiçbir insanın ömrü yetmeyeceği bir sonsuzluk muammasını anlamaya çalışıyorum.
Dedim ya; evrende herşeyin bir öyküsü vardır.
Hepimiz birer hikayeyiz. Sonu bilinmeyen bir öykücük.
Sonsuzluk aynasında görülmeyecek kadar bir toz parçası bile değilsin diyor bana geceyarısı, evrenin aynası.
 
KOCAMAN BİR HİÇ!!!
 
Evrenin rehin düştüğüm gözlerinden bunu okurken düşünüyorum bir yandan.
İçimde hiç olmazsa, bir „hiç“ olmanın ayırdı uyanıyor.
Bir „hiç“ olmayı kabul ederek, „hiç“liği de, bir „şey“ olabilmek gibi kabul etme hissi doğuyor. Bir şey olabilme umudu bile yetiyor o an bana, hayata daha farklı bakmaya başlamaya.
Yeniden düşünmeye; yeni bir mevsim ile yeniden umutlanmaya...
Farkında olabilmeyi öğreniyorum.
Saat ilerliyor. Gün yeni bir güne doğru bir hayli yol almış, görüyorum. Üşüdüğümü farkediyorum. Pencereyi kapattığımda, evrenin sıcaklığından küçük bir parçanın, odayı sardığını anlıyorum. Beynimdeki tüm fazlalıkları silkeleyip, umuda biraz yer açmaya, umut evrenine sığınmaya başlıyorum.
Kar kış bitti diyorum birden. Güneş gülümseyerek yüzünü gösterecek diye güç veriyorum kendime bu sabah.
 
Öyle de olacak sanki.
Sonsuzluk yolculuğunda bir küçük umut belirtisi işte benimkisi.
Evrenin, insan aklının yetmeyeceği kadar sonsuz gücüne sığınarak.
Bir "hiç" olsan bile, yine de bir "şey" olmanın hissiyle, inancıyla, gücüyle, yaşama yeni bir mevsim, yeni bir zaman, yeni bir fırsat duygusuyla yaklaşarak...
Yaşamak, ne olursan ol, güzel bir şey, diyerek...
 
Vakit hala gece yarısı ama, içim, sanki mevsimlerin bahar yaz arası.
Sabah olmak üzere...
Sanki yeni bir mevsim geliyor.
Sanki iki adım ötem, bahar ve yaz...
Ne farkeder ki...
 
 
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24/ALMANYA (20 Aralık 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.