Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 6 Ağustos 2023)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:
İNSANLIĞIN 1945’TEN BERİ DİNMEK BİLMEYEN BÜYÜK BİR ACISI…
HİROŞİMA VE NAGAZAKİ TAM 78 YILDIR SÜREKLİ AĞLIYOR…
Günler çabuk geçiyor diyeceğim ama, sanki yıllar artık nasıl da çabuk geçmeye başladı. 2023 yılı bağlamında tam 78 yıl geçmiş çünkü bugün aradan.
6 Ağustos 1945 sabahından bugüne, yani yaşadığımız 6 Ağustos Pazar 2023 sabahına kadar tam 78 yıl hayat sularının altından. Tam 78 sene.
Ne acılara, ne trajedilere, nice gözyaşına sahne oldu yeryüzü.
O günden bu yana kimbilir hangi acılar yaşandı dünyada.
Onları dün yaşadık, bugün yaşıyoruz ve yarınlarda da yine anarak, biraz yaşayacağız.
Ama 1945 yılının 6 Ağustos tarihi, kalemim için bir ibadet sanki.
O gün, yani 6 Ağustos yaklaşırken, yaşadığım gerginlikte bundan tam 78 yıl önce insanlığa reva görülen derin ve korkunç bir acının elbette bir ağır izi var.
…
Yürek yoran, üzücü, sıkıcı bir yolculuk hali yani.
İşte bu sabaha karşı da beni rahat bırakmayan, bundan tam 78 yıl öncesinde milyonlarca masum insanın maruz kaldığı ve benim de ayak sürüye sürüye çıktığım düşünsel ağır bir yolculuk.
Bu yolculukta kendi kendime de söylenmedim değil.
Yaz diyorum, ama öte yandan kendimi de eleştiriyorum.
Çünkü, kim ne yazarsa yazsın, ne söylerse söylesin, bir faydası yok ki… Böyle düşünüyorum.
Çünkü, dünyaya yön verenler, yine bildiklerini okuyor, yine bildiklerini uyguluyor.
Gün 5 Ağustos gecesinden, 6 Ağustos şafağına doğru yol alırken, arşivi yokluyorum.
…
DÜNYA GERGİNLİĞE AKAN BİR NEHİR GİBİ…
Belki tam anlamıyla farkında değiliz ama, dünyamızda son yıllarda ciddi anlamda „Soğuk Savaş“ döneminin koşulları egemen.
Kimsenin kimseye güveni kalmamış.
Herkes herkese yan bakıyor.
Küreselleşme dayatmasıyla, artık kimse başka ülkenin sorunlarını „kendi meselesi“ olarak görmüyor, tam aksine, o ülkenin işine burnunu sokmayı, global düzenin gereği olarak değerlendiriyor.
Bir diğer deyişle "Senin işine burnunu sokmak benim hakkımdır" diyebiliyor.
Sokak kanunları sanki.
Alın size Irak, Alın Suriye, Libya…
Afganistan’ın hali deseniz, 30 yıldır ortada.
Savaş… Silah… Ölüm… Acı… Hepsi korku, gözyaşı ve hüzün kokuyor.
Ve sonunda Rus Birlikleri’nin Ukrayna’ya yönelik 24 Şubat 2022 günü başlayan ve bugünlerde yaklaşık 530 gündür süregelen kanlı askeri kanlı operasyonları.
Tek özeti: Acı…. Gözyaşı… Feryat-Figan… Başka bir şey değil.
Şu dünyaya geldim geleli, daha doğrusu birşeylere aklım erdi ereli, her yerde bir çatışma…
Hep bir kavga. Hep bir kirli savaş!
Her yerde, topraklarından kaçan göç eden insanlar.
Her yerden göç... Her yerden mülteci...
YAŞLI JAPON’DAN DİNLEDİKLERİM…
Ama bu başka.
Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde bundan tam 78 yıl önce bugün, yani 6 Ağustos günü yaşanan tam bir insanlık dramı. İnsanı insan olmaktan utandıran ağır bir soykırım. Ve bir benzeri 9 Ağustos’ta bu kez Nagazaki’de yaşanan büyük bir yara bu.
Çünkü Japonya’nın yaşadığı felaket, öyle gözyaşı ve hüzünle ifade edilecek gibi bir şey değil.
…
Yıllar önce, Milliyet Gazetesi’nde, 7 gün süren, belgesel karakterinde bir dizi yazım yayınlanmıştı.
Frankfurt’ta bir etkinlikte tanıdığım yaşlı bir Japon vatandaşının, bundan 78 yıl önceki anılarını içeren ve Almanca yayınlanan kitabını okumuştum. neden bilmiyorum; oturup geceleri o kitabı tercüme etmiştim.
O’nu Frankfurt’ta dinleyip ve sonra kitabını okuduğum günden beri, ne zaman 6 Ağustos gelse, ne zaman 9 Ağustos’un yolda olduğunu hatırlasam, içimi bir ürperti ve korku kaplıyor nedense.
Sanki ben bir Japon vatandaşı.
Sanki bildiğiniz ben, O yaşlı adam.
Sanki atom yağmuru altında çaresiz bir can.
…
Geçen yıllarda da bu acı dolu utanç gününü hep hatırlamış ve yazmışım
Bugün atom enerjisi konusunda kimi ülkeler inanılmaz yatırım ve hesap peşinde. Enerji derken, bu gücün, insanlığı yakabilen bir silah olabileceğini de hiç düşünmeden… Hiç söylemeden.
Çok ilginçtir; Japonya’ya bundan tam 77 yıl önce şu günlerde (6 ve 9 Ağustos 1945) atılan ve yaklaşık 150 bin insanın ölümüne ve yüzbinlerce insanın ise yaralanmasına, sakat kalmasına yol açan „Made in USA - Atom Bombası“ felaketinden, bir parçacık bile olsa, hiç ders çıkartmadan.
…
Dünya politikasında söyleyecek sözü olan ülkeler, bir süredir atom silahlarıyla yeni bir yapılanma süreci içinde ve bunlar, medyada pek gündeme taşınmıyor.
Lobiciler çatır çatır çalışıyor. Boş durmuyor.
…
Felaket tellallığı yapmak niyetinde değilim ama, ortada sessiz ve oldukça ürkütücü bir hava var.
Atom silahlarının yarattığı tarihsel acıların üstü, göz boyayıp, örtülmeye çalışılıyor.
Abartmıyorum ve dünyadaki gelişmelere baktığımızda, böyle giderse, yeni savaşların çok kısa sürede patlak verebileceğinden de korkuyorum.
Türkiye’de Rusya Federasyonu kontrolünde olan ve ülke enerjisinin yüzde 10’unu karşılayacağı nedense böbürlenerek aktarılan „Akkuyu Nükleer Santrali“ tesisinin, bölgede, olası bir gerilimde yarın büyük tehlikelere yol açmayacağını bugün kim garanti edebilir bize.
Çünkü korkular var. Yersiz değil bu korku. Çünkü olası bir büyük savaşta, atom bombası gibi korkunç silahlara, yine başvurmaya hazır bir dizi ülkenin olması.
İşte bu endişe ile, „Hiroşima ve Nagazaki asla unutulmamalıdır“ diyorum.
...
ULUSLARARASI BAĞIT
Bu arada üzerinde pek konuşulmayan bir uluslararası anlaşmayı da hatırlatmakta fayda görüyorum.
2017 yılında BM oturumunda atom silahlarının yasaklanmasını öngören uluslararası bağlayıcı bir karar, 122 ülkenin imzasına açılmış.
Her ülke adeta ayakta alkışlamış.
Alkışlamış ama sonuç?
…
2021 yılı sonuna değin bu uluslararası bağıtı imzalayan ülke sayısı sadece 81. Mesele bu imza ile bitmiyor elbette. Çünkü BM ilkelerine göre, atılan imzaların bir kez daha imzacı ülkeler tarafından, adeta resmen onanması gerekiyor. Bir tür, ikinci bağlayıcı imza.
Yani ikinci imza ile: “Birinci imzamızın arkasındayız“ denmesi gerekiyor.
2017’de imza atmış ama nedense boyuna kaytaran, yan çizen ülkeler yok değil. Sürekli onaydan kaçıyorlar.
Ne kadar düşündürücü değil mi?
İmzacı ülkelerden sadece 35’i, aradan geçen beş yıla rağmen, imzasına sadık olduğunu beyan etmiş ve „Kendi coğrafyamızda atom silahı üretmeyeceğiz, depolamayacağız“ diyerek, atılan imzanın kendileri için bağlayıcı olduğunu teyit etmiş.
Ancak BM’nin bu bildirgesinin yasalaşması ve dünya için bağlayıcı olması adına, bu sayının en az 50 olması gerekiyor ve ancak 50. onayı izleyen üç ay sonra, bu yasa uygulamaya konulabiliyor.
Birçok ülkenin tereddüdünde, gizli değil, kuşkusuz açık bir gücün etkisi çok büyük. O da ABD. Başı bu ülke çekiyor ve anlaşmanın mümkün olduğunca onaylanmaması için de, bir dizi devlete doğrudan veya dolaylı baskı uyguluyor.
…
TİMSAH GÖZYAŞLARINA DİKKAT!
Ne kadar acı değil mi?
Dünyada tüm devletler, siyasiler, Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombasını lanetliyor, kurbanları anıyor. Bugünlerde de öyle olacak.
Bence ‚timsah gözyaşı“ dedikleri bu galiba.
Yani yalandan gözyaşı.
…
Silahsızlanma ve atom bombası üretme, alma, saklama, depolama gibi işlerin tamamen yasaklanması konusunda çoğu ülke samimi değil. Herkes, ölüm için adeta yarış halinde.
Siyasetin çirkin yüzü, biraz da böyle bir şey galiba…
Hiroşima’da yaşamını yitiren onbinlerce insanı bugün biz, 6 Ağustos’ta bir kez daha anıyoruz.
Sadece anmış olmak için.
Acı olan, düşündüren de bu zaten.
Atom silahlarına karşı durmak yerine, sadece anıyoruz.
Dedik ya, timsah gözyaşı!
9 Ağustos günü ise, Nagazaki’nin bombalandığı gün olması bağlamında, masum insanları yine anacak ve savaş çılgınlığına karşı tek tek bireylerin de karşı durabileceğini hatırlatacağız.
Bu bağlamda. atom silahlarının derhal yasaklanması, bunalan dünyanın en kısa sürede huzur ve barışa kavuşturulabilmesi umuduyla, diyorum.
NEYİ PAYLAŞAMIYORUZ Kİ! SADECE BARIŞ İSTE YETER!
Neyi paylaşamıyoruz ki hem!
Bu dünyada hepimize yetecek kadar hava var.
Yeter ki o havayı kirletmeyelim.
Kirletmek isteyenlere korkmadan karşı duralım.
Savaşın her türlüsüne hayır diyebilelim.
İçimizdeki egoları, beynimizdeki atom bombalarını temizleyelim.
Egosuz, bombasız bir insanı yaratmak, kendi elimizde.
Direnmek gerek, bana ne demeden...
Çünkü direnmek, barışı istemek, atom silahlarına karşı çıkmak, insanlık onurudur da ondan!
Direnmek, erdemdir, insanca yaşamak adına...
Barış uğruna...
Sadece BARIŞ!
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 6 Ağustos 2023)
0 Yorum