"HUNTINGTON HAKLI! BİZDE DEMOKRASİ OLMAZ…" - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"HUNTINGTON HAKLI! BİZDE DEMOKRASİ OLMAZ…"

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 29 Ağustos 2023)

Kemal ŞENER Yazıyor:

HUNTINGTON HAKLI! BİZDE DEMOKRASİ OLMAZ…

Samuel Huntington’un bizde ve orta doğuda demokrasi olmayacağını iddia eden tezine yıllarca şiddetle karşı çıktık. Demediğimizi bırakmadık. Kör müydü, Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü gözleri görmüyor muydu diye sorguya çektik. Değerli hocam Fethi Açıkel, hem de kendi diliyle İngilizce olarak öyle bir yanıt verdi ki hayran kaldık.

Ama ne yazık ki bizde demokrasi olamayacağını derken adam haklıymış. Atatürk ve İnönü sonrası gelenler, iktidarıyla muhalefetiyle onu haklı çıkarmak için ellerinden geleni ardına koymadılar, koymamaya da tam gaz devam ediyor. Sadece bu son yıllarda olanları değil, “üç y’ye – yasaklara, yolsuzluklara ve yoksulluklara - savaş açarak iktidar olan Bay Erdoğan’ı kastettiğimi düşünürseniz yanılırsınız. Baykal da öyleydi, Kılıçdaroğlu da öyle.  14 Mayıs 1950’den sonrasının bugüne kadar gelmiş geçmiş siyasetçilerinin hemen hemen tamamı öyle aslında.   

Hepsinden en acı vereni, en zararlı olanı, ne yazık ki Atatürk ve İnönü dönemlerinde siyaset yapıp da sonradan iktidara gelenlerin olmaları ve bu kervanın başını çekmeleri oldu. Demokrat Parti adını verdikleri partiyle iktidar olunca diktatör kesilenler oldu. Güzel ülkemizin batı gibi gelişmiş bir ülke olacakken, Atatürk reformlarını da tartışmaya başlayarak bugünün karanlıklarına giden yolların taşlarını da döşeyenler oldu. Dedim ya en acı vereni Atatürk’e başbakanlık yapan Bay Bayar’ın ihaneti, o muhteşem geleceğe Menderes’le ele verip balta vurması oldu.

14 Mayıs 1950’den sonra siyaset dünyamızda sahneye çıkanların hemen hemen tamamı, Erdal İnönü ve Bülent Ecevit hariç, demokrasiyi sadece ve sadece kendi koltuklarını ne pahasına olura olsun korumak olarak anladılar. Dillerinden demokrasi sözcüğü eksik olmadı ama, demokratlıkları kendileri için olmaktan bir santim öteye geçemedi. Makyavel’in “amaç için her şey mubahtır derken ülke egemenliğinin korunması için her yolun mubah olduğunu” söylemesini iktidardakiler iktidarı, muhalefettekiler genel başkanlık koltuklarını korumak için “her şey mubahtır olarak” anladılar.

Baykal onur kırıcı bir kasetinin ortaya çıkmasına kadar kaç seçim kaybederse kaybetsin koltuğu bırakmadı. Bay Kılıçdaroğlu ardı ardına 13 seçim kaybetmesine rağmen hala hiçbir şey olmamış gibi koltuğundan kalkmıyor, kalk diyenleri de kapının önüne koyuyor. İşte son olarak Bolu Belediye Başkanını da ihraç etti. Kendisine rakip olarak çıkan Muharrem İnce’ye yaptıklarını, en sonunda onu da nasıl ekarte ettiğini Mısır’daki sağır sultan bile biliyor. 

O’nu cumhurbaşkanı adayı gösterirken asıl niyetinin nasıl olsa seçimi kaybedeceği ve böylece artık kendisine bir daha rakip olamayacağı olduğunu çoğumuz anlamadık. Bay İnce de anlamamıştı ama daha o gün ziyaretine gittiği Bay Erdoğan anlamış, bunu açıkça da söylemişti.

Siyasete girmeme kararımı ne kadar korusam da olmuyor işte. Mecbur bırakıyorlar insanı. Gene de kısa keseceğim ve sıkça yaptığım gibi şiire, romana, sinemaya döneceğim. Muhalefetin son günlerde yaşanan hal-i perişanına da girmeyeceğim; dağılan altılı masaya da.

Daha anlamadık mı, onlardan ne köy olacak ne kasaba. 

Gazetecilik suç değildir. Değildir ama ne yaparsın ki Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ hala demir parmaklıklar arkasındalar. Bu da ayrı bir sorun, kime anlatırsın?

En iyisi bir şiirin, bir şarkının insanın ruhuna dokunan mısralarına melodilerine sığınmak,  mesela Orhan Veli’nin “Ağlasam sesimi duyar mısınız?” şiirine:

”Ağlasam sesimi duyar mısınız,?

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,?

Gözyaşlarıma, ellerinizle?

 

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce

 

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum”

Kemal ŞENER Yazdı.

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 29 Ağustos 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.