KARANLIKLARDAN DERS ALMAK - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

KARANLIKLARDAN DERS ALMAK

Toplum24 Gazetesi/ALMANYA (YazıYorum: 15 Temmuz 2023)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:
 
 
KARANLIKLARDAN DERS ALMAK...
Dün gibi hatırlıyorum. Aradan 7 yıl geçmiş bugün ama, ilk dakikalardan itibaren beynime sızan o korkunç görüntüler, şu an bile gözümde ilk gün gibi taze, canlı.
 
Askeri müdahaleler veya darbeler, genel anlamda hep gece yapılır. Öyle söylenir, öyle yaşadık. Gerekçesi ise, insanların ezici çoğunluğunun gece derin uykusunda olması ve operasyon planının gereksiz engele takılmadan uygulanması. Yani halk uyandığında askeri ihtilali sofrasında kucağında bulması hedeflenir.
 
Nitekim, 2016 yılı 15 Temmuz akşam üzeri de Türkiye'de birden bire garip şeyler olmaya başladı. Televizyonlar normal yayın akışını kesip, mesela İstanbul Boğazı'nda birkaç askeri tankın hareketliliğine bağlanıp olayı yorumlamaya çalışırken, işin rengi de giderek dökülmeye başladı.
Bir grup askerin güya yönetime el koymak ve ülkeyi yeniden huzura taşımak iddiasıyla başlattığı eylem, açık bir darbe kalkışmasıydı bence.
 
Dakikalar ilerledikçe, Ankara ve kişi stratejik öneme sahip kentlerde de askeri hareketlilik gözlendi, savaş uçakları alçak uçuşlara yöneldi.
Ve millet olup biteni anlayamadan, kan döküldüğü gözlendi.
 
Ne gariptir, devleti yöneten şahsiyetler o saatlerde ortalıkta yoktu. Nerede oldukları bile bilinmiyordu. Türkiye'deki rejime muhalif kesimler ve hatta bir dizi aydın bile, saf saf ekrana çıkıp, bu garip kirli kalkışmayı "Atatürkçü" bir hareket olarak tanımlamaya bile başladı.
Oysa beynimi kurtlar kemiriyor gibiydi aynı saatlerde.
 
Ve derken kan döküldü. Boğazda tankları ile bekleyen 18-20 yaşındaki çiçeği burnunda ve büyük olasılıkla harekatın gerçek amacından bile habersiz bekleyen "Burada bekleyeceksiniz ikinci emre kadar" emriyle orada halkla karşı karşıya kalan askerlerimiz vardı.
Ve derken kimi şehirlerde belli kritik noktalara bomba atışları. TBMM bile gazi ünvanı aldı yediği bombalarla.
 
Akşam karanlığıyla sertleşen harekat ölüm kusmaya başladı.
Boğazda bekle emriyle duran askerler öldü. Kimi canlı yayında bile boğazından kesilerek vahşetle öldürüldü.
Korkunç manzaralar yaşandı. Bu arada bilanço da giderek ağırlaşıyordu. Türkiye ve dünya olup biteni anlamaya çalışıyordu.
Devleti yönetenler, ne gariptir gece yarısına kadar hala ortalıkta yoktu.
 
Ve sonra FETÖ diye bir örgüt adı ortaya çıktı. Devletin tüm kalelerine iyice sızmış, örgütlenmiş bu siyasal islamist hareket, darbe kalkışmasının şeytanı gösterildi.
Derken sabaha kadar süren çatışmalar... Bombalanmış alevler ve dumanlar altındaki her noktadan ölüm haberleri yükseliyordu. Başkent bu kanlı bilançonun odağı oluverdi.
Nice sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve nice sonra dönemin başbakanı Binali Yıldırım ortaya çıktı.
 
Erdoğan, bu darbe kalkışmasın karşı, bir gazetecinin cep telefonu üzerinden topluma adeta direnme çağrısında bulunuyordu.
Binali Yıldırım'ın Erzincan havalisinde bir tünelde araç içinde saklandığı haberleri yayıldı. Genelkurmay Başkanı darbecilerin elinde rehindi. İddialara göre başına silah dayandığı ve bir grup subay tarafından harekata destek vermesi çağrısı isteniyordu kendisinden. Ve... ve... ve...
...
Tanrı, hiç bir ülke insanına böyle bir vahşeti ve korkunç tabloyu yaşatmasın diyorum.
Gerçekten, herşey ekranlar aracılığıyla ülkenin dört bir köşesinde ailelerin oturma odalarına kadar yansıyordu.
Ertesi gün devam eden çatışmalar sonucu, isyancı subaylar tek tep yakalandı. Hatta günler sonra kanalizasyonda saklanan darbeci subayların yakalandığı haberleri bile geldi.
Ve sonuçta, yıllardır kolkola, el ele yolda birlikte yürüyen hükümet partisi ve Fethullah Gülen Cemaati, bir anda düşman oldular.
 
Türkiye o güne kadar, "Hoca Efendi" diye devlet katmanlarında büyük itibar gören, nüfuzlu Fethullah Gülen "Teröristbaşı" olmuştu. Ortalık aydınlanmış ve suçlu bulunmuştu.
Ama O ülkede değildi. Yıllardır beslendiği ABD'deki şatosunda, o harekatı baştan sonuna kadar izliyordu mutlaka.
 
O geceden sonra artık o bir TERÖRİSTBAŞI" idi.
Onun yandaşları da aynı şekilde ya "terörist" ya da "yardım ve yataklık yapan Fetö'cü yandaş" şeklinde isimlendirildi.
...
Ve devlet en sert yöntemlerle bu kalkışmayı bastırdı 2016 yılı 16-17 Temmuz günlerinden itibaren.
Ve bugün aradan tam yedi yıl geçmiş.
O ilk gece her karesiyle gözümün önünde şu an bile..
Birçok alanda olduğu gibi Türk Ordusu'na da iyice sızmış bir cemaat, paylaşım kavgasında daha çok söz sahibi olmak isterken, gündüz gözüyle başlatılan bu garip askeri harekatta, etkisiz kılınmıştı.
...
Ve ben hala soruyorum. O korkunç darbe kalkışmasının altında neler yatıyor? Dışgüçlerin rolü nedir? Bugün hala elini kolunu sallayarak ortalıkta kahraman olarak dolaşan kişi zat-ı muhteremlerin, "U- Dönüşleri"ne ne demeli...
İşin içinden çıkamıyorum.
Kimbilir bu hain darbe kalkışmasının temelinde daha bilmediğimiz nice acı gerçek var?
Ömrümüz bunu öğrenmeye yeter mi bilmiyorum ama, tarih bir gün bu sayfaları da açacaktır herhalde.
...
Son sözüm olsun.
Türkiye'nin yakası, cemaatlerden bir türlü kurtulamıyor.
Dün Fethullah ekseninde at koşturanlar, dönüp duranlar için, yakın olmak için fır dönüp, methiyeler- güzellemeler dizenlere göre de O artık bir hain. bir Teröristbaşı.
...
Bugüne bakıyoruz.
Şimdilerde ülkede en önemli nüfuza sahip ve Adıyaman bölgesinde konuçlu ama, ülke genelinde inanılmaz cemaate sahip olduğu gözlenen Menzilciler grubu.
 
Bu tarikatın şeyhinin cenaze namazını görmeyenler izlesin derim.
Bu güzel ülkenin nereye sürüklendiğini çıplak gözle görebilmek için.
Yıllardır göz yumulan tarikatların nelere kadir olduğunu anlayabilmek için.
 
Aklımdan çıkmayan tek bir soru var?
TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?
 
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24 Gazetesi/ALMANYA (YazıYorum: 15 Temmuz 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.