KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET

KİMSEYE ETMEM ŞİKÂYET

Son zamanlarda dilimizden düşmeyen adeta pelesenk haline gelen bir deyim var; yaşamak zorunda bırakıldığımız her kötülük sonrası işittiğimiz, tekrarlanıp: “Biz buna layık değiliz”  

Ben şu yaşıma geldim, başımıza ne geldiyse,  “Hadi oradan, biz buna hem de sapına kadar layığız” dedim; demeye de devam ediyorum. Ardından da Müzeyyen Senar’ın şarkısını mırıldanıyorum:

 “Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime”

Biz buna layık değiliz cümlesini ilk kez Yavuz Donat kullandı. Üççeyreğe yakın bir süre öncesine dönerim her ne zaman bu deyimi işitsem.

60’lı yılların başıydı. Kemal Ilıcak Yavuz’u Ankara’ya yollamıştı. Sanırım onun Ankara’da en yakın ve belki de tek arkadaşı ben olmuştum. Yani o yıllara. İşte o deyim de o zamanlardan kalma. Neyse, biz konumuza dönelim.

Tekrar ediyorum, başımıza ne geldiyse ve bu gidişle ne gelecekse hepsine sapına kadar layığız. İngiltere ve Almanya siyaset dünyalarını çok yakından o ülkelerde uzun yıllar kaldığım için çok iyi biliyorum. Mesleğim gereği diğer demokratik ülkeleri de. Hiç birinde seçmenin bir metreden de uzun oy pusulalarıyla seçim yapman zorunda bırakıldıklarına tanık olmadım.  Seçmek zorunda oldukları partilerin, adayların sayısının hiç bir zaman üçü, dördü geçtiğini görmedim. 

Demem o ki batının gerçek demokrasilerinde seçmenler bölünen onlarca parti ya da aday arasından seçim yapmak gibi zor bir durumda bırakılmazlar. Bu bir; bir de hiç bir siyaset adamının o ülkelerde koltuk heveslisi olduklarını rastlamadım. Siyasetçilerinin tamamı, evet istisnasız tamamı başarısız oldukları ilk seçimde derhal koltuklarından kalkıyorlar. Bir yenisi atletlerin 4x4 yarışı gibi bayrağı hemen ardından gelene saniye bile kaybetmeden teslim edip köşesine çekiliyor. 

Ya biz de? Seçimlerde yenilmeleri şöyle dursun meclis dışı kalanlar bile koltuklarından kalkmıyor. İşte Bay Bahçeli hala siyaset sahnesinde. Türkeş sonrasından buna yana 26 yıldan bu yana. 

İşte Bay Kılıçdaroğlu girdiği her seçimde ağır yenilgiler alıyor, alıyor ama hala CHP merkezinin 13. katındaki odasını, masasını, koltuğunu o kadar çok seviyor ki terk etmeye bir türlü karar veremiyor. Partinin başına geçeli 13 yılı aştı; Atatürk’ün partisine tek bir oy bile katamadı. Katmak şöyle dursun mevcut oylarını bile koruyamadı. 

Çok partili yaşama geçmemizden bu yana seçmen oyu sağ ve solda yüzde 60-65 ve 30-35 olarak kemikleşmişti.  Ecevit’in “Karaoğlan karizmasının kaybolmadığı ilk yıllarında sun seçmen desteği yüzde 48‘e kadar ulaştıysa da Baykal’ın parti içi oyunlarıyla yüzde 26’lara kadar gerilemişti. Kılıçdaroğlu genel başkan olduğunda hala yüzde 25-26 oyu vardı CHP’nin, işte bugün açıklanan rakam ise acı ama yüzde 14 -15’lre düşmüş. Böyle giderse sıfırlatırsa şaşırmayacağım. 

Almanya bizi kıskanıyor diye aldatılmak istensek de, Aziz Nesin’in hesabındaki oranın içinde olanlar inansalar da bırakın Almanya’yı ben Yunanistan’ı bile kıskanmaya başladım. Çünkü orada ana muhalefetin başına 30-35 yaşında, daha askerliklerini bile yapmamış gençler geçebiliyor da ondan. 

Biz de yok mu o yeteneğe sahip pırıl pırıl çok iyi eğitim almış gençler? Olmaz olur mu? Dünya kadar var. Var olmasına var da siyaset önünde yolları taşlarla kayalarla kapalı; koltuk düşkünlerinin çıkardıkları engelleri aşmaları neredeyse imkânsız. Ne seçim mağlubiyetleri, ne artık iyice yaşlanmaları onları koltuklarından kaldırtamıyor. 

Baykal için bir kaset vardı, Kılıçdaroğlu için o da yok. 

Kimseye etmem şikayet

Canımız çok sıkılıyor, biliyorum. Eylül ayı da bitiyor. Ağaçlar yapraklarını dökecekler. Altın renkli sarı yapraklar dökülmeye başlayacak ayaklarımızın altına. Aklımıza gelen sonbahar şarkılarını mırıldanırken aslında kendi yaşamlarımızın da sonbahar şarkılarını mırıldanmış olacağız. İşte Frank Sinatra’nın sesinden sonbahar yaprakları şarkısı, Türkçesiyle birlikte şöyle:

“The falling leaves
Drift by the window
The autumn leaves
Of red and gold

I see your lips
the summer kisses
the sunburned hands
I used to hold

Since you went away
the days grow long
And soon Ill hear
Old winters song 

But I miss you most of all
My darling
When autumn leaves
Start to fall” 

ve Türkçesi: 

“Düşen yapraklar
Pencerenin önündeki kar birikintisi
Sonbahar yaprakları
kırmızı ve altın rengi 

Senin dudaklarını görüyorum
Sonsuz öpücükler
Güneş yanığı eller
Tutmaya alıştığım

Sen uzaklara gittiğinden beri
Günlerin uzunluğu büyüyor.
Ve yakında duyacağım
eski kış şarkılarını 

Ama her şeyden çok seni özlüyorum
Sevgilim
Sonbahar yaprakları
Düşmeye başlarken”

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.