Toplum24 /ALMANYA (YazıYorum: 31 Temmuz 2023)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:
ŞİMDİ KORKUNUN DEĞİL, CESARETİN ZAMANI...
Çok sessiziz son zamanlarda.
Korkuyoruz galiba.
Üzerimizde ağır bir sessizlik bulut kümesi kol geziyor. Gözümüzün önünde olup biten o kadar çok şey var ki, yavru-manık kediler gibi sindik, kendi kabuğumuzdan medet umar gibiyiz.
Belki de "bana dokunmaya yılan bin yaşasın" havası egemen toplumda.
Toplumsal bir korku, bizi elinde bir oyuncak gibi yönetiyor.
Oysa onca olup biten, gözümüzün önünde yaşanıyor.
Haksızlık, eşitsizlik diz boyu gidiyor.
Ve biz sadece seyirciyiz.
Neler oluyor demeyin. Hergün yaşadığınız şeyler bunlar.
Son yirmi yılda devlet eliyle yapılan haksızlık ve adaletsizlikler yetmiyormuş gibi, herkesin gözü önünde yaşanan silahlı şiddet ve herkesin gözü önünde silahlı çatışmalar, ev işyeri basıp işlenen cinayetler, ülkede nefes almayı zorlaştırıyor. Son silahlı çatışma ve cinayetlere bakarak, medyada yer alan "Teksas olduk" sözü ciddi bir uyarıdır, diyorum.
Kadına şiddet... Çocuğa şiddet... Öğretmene, Doktora, hemşireye şiddet... İtfaiye görevlisine şiddet... Komşuya şiddet...
Bunlar toplumda giderek yaygınlaşan kaba kuvvet gösterisi ve şiddet baskısı ve bunun üzücü sonuçlarından birkaç örnek.
Herkes kendinden, geleceğinden korkuyor.
İşsizlik, hayat pahalılığı, gelir azalması da bir tür şiddet bence.
Devletin bu konuda yeterli önlem hassasiyeti gösterememesi, şiddeti giderek azdırıyor.
Ülkeden başka bir ülkeye göç dalgasının hız kazanması, gençlerin, kadınların kendi geleceğinden kaygı duyması, şiddet değil de nedir?
...
Şöyle bir bakın çevrenize. Kimbilir şu an, nerede yeni orman yangınları çıktı. Köy sakinlerinden bir grubu, şiddeti göze alıp, Akbelen Ormanları'nıdaki ağaçların kesilmesine ağlayarak, çığlık atarak karşı çıkıyor. Hele o kadınlar yok mu- o kadınlar!
Onlar, erkeklere taş çıkartırcasına yaşadıkları haksızlığa tepki koyuyor. Jandarma ile çatışma noktasına kadar gelmeye başlayan köylü kadınlar ve çevre dostları, ormanın talan edilmemesi için onurlu bir kavga veriyor.
Ama siyaset, muhafetin kısmi tepkisi olmasa, olayı adeta görmezden geliyor.
Çünkü korkuyorlar.
Şahsım devletinin hışmından korkan bölge milletvekilleri, haksızlğa içinden kızsa da, eylemci köylülerin yanında bulunamıyor.
Çünkü korkuyorlar.
Bunu söylerken, 1930 yılında Atatürk'ün bir ağacın kesilmemesi için, köşkü yaklaşık 5 metre öteye çektirmesini hatırlıyorum. Bugünlerde ise, ormanların "daha fazla kar" hırsıyla katlediliyor. Kaz Dağları'nda ise 'yangın riski" gerekçesiyle, ağaçların sessizce kesilmesi dikkati çekiyor.
Düşünüyorum: Hangi süper aklın kirli bir senaryosu bu Kaz Dağları projesi acaba?
Türkiye sessiz. Televizyon kanalları, büyük büyük medyalar, Türkiye'yi ayağa kaldıracak türden yayınları yapmıyor.
İsimsiz kahraman olan köylü kadınlar ayaklanıyor ama, koskoca yandaş televizyon kanalları olayı görmezden geliyor.
Oysa neden bu korku! Nedir bu umursamazlık!
Ülkenin böyle adım adım talan edilmesine, yandaş şirketlere çıkar için peşkeş çekilmesine, ülke topraklarının adım adım satılmasına, daha ne kadar sessiz kalabilirsiniz ki!
Boşuna dememiş, kim demişse!
"KORKMA! KORKTUKÇA, SIRA SANA GELECEK"
Tarih bunun bir dizi örnekleriyle dolu.
Zaman şimdi, Akbelen'deki talana karşı bölge insanıyla dayanışma sergileme zamanıdır.
İnsan erdemi, insanlık onuru, işte böylesi dayanışma günleri bir anlam taşır.
Sessiz kalmamak gerek.
Çünkü sessizlik, çünkü olup bitenlere yönelik suskunluk, suça ortak olmak demektir.
Ve unutmamalı ki; Türkiye Cumhuriyeti, sadece yurttaşları ile değil, sınırları dahilindeki tüm diğer canlı varlıkları, kurdu, kuşu, dağı taşı, denizi, ovası ile bir bütündür. Onları bütünlük içinde korumak, siyasi erkin, devletin görevdir. Bütünlük bir anayasal güvence altındadır.
Her kim yanlışlığa, haksızlığa göz yumuyorsa, olup bitenlere aldırmıyorsa, demokrasinin talan edilmesine zemin sunuyorsa, topluma ait devlet güvencesinde olması gereken tüm değerlerin suistimaline destek veriyorsa, şahsi çıkarlar için kötüye kullanıyorsa ve elbette bu sömürüye, talana görüp de sessiz kalıyorsa, tepeden tırnağa herkes sorumludur. Anayasal suç işliyorlardır. Bunun da yasaların öngördüğü boyutta somut cezası vardır galiba.
O nedenle, susmamak gerektiğine inandığım için yazıyor ve bir daha altını çiziyorum:
"Susma, sustukça, sıra sana gelecek..."
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 31 Temmuz 2023)
0 Yorum