Toplum24/ALMANYA (Makale: 23 Temmuz 2023)
Kemal ŞENER Yazıyor:
„KÖYDE BİR KIZ SEVDİM“
Onların Jülia Roberts’ı, Sophia Lorens’i, Brigitte Bardot‘u varsa bizim de Türkan Şoray’ımız var, Fatma Girik’imiz, Filiz Akın’mız var. Onların Pretty Woman filmi Şoray’ın „Selvi Boylum Alyazmalım“ filimden daha mı güzel? Ya da „Dünyanın en güzel kadını“ filmi Bardot’un „Ve Tanrı Kadını Yarattı"sından daha az mı güzel?
Bir soru daha „Hisseli Harikalar Kumpanyası“ birçok batı müzikalinden, mesela „Batı Yakasının Hikâyesi”nden az mı güzel?
Gazetecilik suç değildir dedikten sonra gelelim bunları neden yazdığıma. Nedeni çok basit, ana damarı milliyetçilik olan partimizin bile milliyetçiliği gerçek anlamında anlayamamış olması, birçoklarımızın ırkçılıkla karıştırması, bıyık bırakıp sarkıtmak sanması. Aslında tesadüfün yazgıya dönüşmesinden ibaret olduğunun farkına varmamamız. Tesadüfen aynı topraklarda doğup bir araya geldiğimizi kavramamamız. Türk’sek de nedeni bu, Müslüman’sak da bu. Benedict Anderson “Hayali Cemaatler” eserinde anlatır milliyetçiliğin ne olduğunu, ne olmadığını.
Kırmızı beyaz ay yıldızlı bayrağımıza âşıksak bu topraklarda doğduğumuz için, Çanakkale’de ölmüşsek bu topraklarda doğduğumuz için. Almanlar da bayraklarını orada doğduklarından dolayı severler, İngilizler de.
Uzatmayayım, Atatürk milliyetçiliği işte o nedenle başka toplumlardan geri kalmamamıza, diğer uluslarla yarışmamıza odaklanır. O sebeple onların dünyaca tanınan sanatçıları varsa bizim de var diye yazıya başladım. Devam edelim.
Mesela onların Tolstoy’u, Puşkin’i varsa bizim de Yaşar Kemal’imiz, Sabahattin Ali’miz, Orhan Kemal’imiz, Reşat Nuri’miz, Ömer Seyfettin’imiz var.
Onların Anna Netrebko’su, Maria Callas’ı varsa bizim Leyla Gençer’imiz, onların Sissel’i varsa, bizim de Müzeyyen Senar’ımız ve Selda Bağcan’ımız var.
Onların Shakspeare’i, Goethe’si varsa, bizim Nazım Hikmet’imiz, Atila İlhan’ımız, Ataol Behramoğlu’muz var.
Bestekâr mı dediniz? Bizim de dünyanın her köşesinde milyonların alkışladığı Fazıl Say’ımız yok mu?
Neyimiz eksik, Atatürk yolcuları genç kızlarımız daha birkaç gün önce voleybolda dünya şampiyonu olmadılar mı?
Her sahada eksik bıraktığım isimler o kadar çok ki. Hepsini yazsam sayfalar dolar. Demem o ki; bizim noksanımız sanatta, edebiyatta, müzikte değil, yöneticilerimizde, daha da önemlisi yöneticilerimizi seçmede beceriksizliğimizde, yanlışlarımızda. Ama korkarım asıl mesele Atatürk’ün aydınlanma, İnönü’nün döşediği çok partili hayat yaşam hedefine çıkarılan engeller. Belki de çok kızıyoruz ama, Samuel Huntington’un haklı olmasında, Ortadoğululuk“tan kurtulmadıkça ne aydınlanmanın, ne de demokrasinin mümkün olmamasında.
Neyse; Köyde Bir Kız Sevdim“, Türkan Şoray’ın 15 yaşında iken ilk çevirdiği film. Birlikte büyüdüğü üvey kardeşine âşık olan Ali’nin, üç kötü adamla birlikte çalıştıkları çiftliği elde etmek istemesini konu edinen bir film. Çok güzel ama bana göre Türkan Şoray’ın başrolünü Kadir İnanır’la paylaştığı en dokunaklı filmi Türk sinema dünyasında öne çıkan önemli klasiklerden biri olan konusunu dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un muhteşem bir aşk hikâyesinden alan “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmidir.
Dram ve romantik türündeki “Selvi Boylum Al Yazmalım” uzmanlara göre, sevgi ve emek üzerine bina edilen, iki aşığın uzaklaşan hayatlarını konu alır. Film izleyicileri“Sevgi nedir?“ sorusunu sormaya zorlamaktadır.
Film yakışıklı kamyon şoförü İlyas ile güzeller güzeli Asya’nın aşkını konu alır. Şehirden uzak bir köyde yaşayan Asya, ailesi tarafından görücü usulü ile evlendirilecektir. Ama şans eseri, kamyon şoförü İstanbullu İlyas ile karşılaşır ve ilk görüşte birbirilerine âşık olurlar. İlyas Asya’yı kaçırır ve kısa sürede evlenirler. Ama ekonomik sorunların kara bulutları mutluluklarının üzerine yağmur olup yağmaya başlar. Sorumluluk almaya dayanamayan ve bir süre sonra işinde de sorunlar yaşayan İlyas Asya’yı aldatacak, Asya ise yeni doğan bebeği ile evini terk edecektir. Nereye gideceğini bilmeyen Asya, kucağında bebeği ile yolda araba beklerken Cemşit ile tanışır. Cemşit onun evsiz olduğunu anlar ve bebeği hasta olmasın diye, evine götürmeye ikna eder. Cemşit de eşini ve çocuğunu bir süre önce kaybetmiş tek başına yaşayan biridir aslında. Asya’nın oğlu Samet hastalanır ve bu yüzden bir süre orada kalmaları gerekir. Cemşit ile Asya bir süre sonra İlyas ile yüzleşmek zorunda kalacaklar, ancak yollarının yıllar önce tamamen ayrıldığını anlayacaklardır.
Biz de Ataol Behramoğlu’nun “Bu aşk burada biter” şiiriyle ayrılalım:
“Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
Yanyana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider”
Kemal ŞENER Yazdı.
Toplum24 /ALMANYA (Makale: 23 Temmuz 2023)
0 Yorum