MOSKOVA, KARDEŞ KKTC'Yİ YAKINDA TANIYACAK OLURSA, NE OLUR? - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

MOSKOVA, KARDEŞ KKTC'Yİ YAKINDA TANIYACAK OLURSA, NE OLUR?

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Aralık 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

Kardeş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Neler Oluyor (3)

RUSYA VE MOSKOVA DOSTU ÜLKELER, KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'Nİ  DEVLET OLARAK YAKINDA TANIYACAK MI YOKSA?

(Devam Ediyoruz - 3. Bölüm)

Kuzey Kıbrıs’ta son yıllarda birşeylerin olduğunu işlemiştim son iki yazımda. Demografik yapıyı yakın bir gelecekte etkileyebilecek „bölgenin yabancılaşması“ riskine dikkat çekmiştim. İsrail, Rusya ve İran gibi ülke vatandaşlarının, Kuzey Kıbrıs’ın kırsalında ve özellikle denize kıyı yerleşim köylerinde kurulan büyük yapılara yerleştiğinden söz etmiştim.

Ve hatta kardeş Kuzey Kıbrıs’ta, özellikle gayrimenkul alım satımında geçerli gücün, Türk Lirası yerine, Sterlin olmaya başladığını da örneklemiştim.

Bugün dikkate çekmeye çalışacağım konu ise, Doğu Akdeniz’in ve elbette  Türkiye’nin güvenliği bağlamında vazgeçilmez özellik taşıyan ve Ada’nın üzerinde hazırlandığı söylenen kimi büyük olası planlardan oluşuyor.

Artık açıkça Kuzey Kıbrıs Türk Parlamentosu’nda bile konuşulan, dile gelen çok ciddi gelişmelerden söz ediliyor. Belki şimdi yazacaklarım kimine bir komplo teorisi gibi gelebilir ama, Rusya’nın Kuzey Kıbrıs açılımı, KKTC Parlamentosu’nda ve bölge televizyonlarında ciddi boyutlarda, enine boyuna ele alınıyor.

Ayrıntılara girmeden, önemli bir iddiayı paylaşmak istiyorum.

Bana ulaşan ve parlamentoda bile gündem oluşturan ciddi bir sava göre, Rusya Federasyonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, çok yakın bir gelecekte devlet olarak resmen tanıyacak. Moskova’nın, dünyada bazı dengeleri alt üst edebilecek ve hatta kartların yeniden karılmasına yol açabilecek böyle bir olası hamlesi, hiç kuşkusuz bireysel bir düzeyde de kalmayacak. Bununla birlikte Moskova ile, gerek ideolojik gerek tarihi ve elbette ideolojik anlamda yoldaş ülkelerin de, öncü Rusya’nın bu tercihine koşulsuz katılacağı da iddialar arasında.

Ve hatta Ada’da yerleşik kimi bilgi kaynaklarım, bu iddiaların yakın bir tarihte gerçek olabileceğinin altını çiziyor.

Rusya’nın Mersin il sınırları içindeki Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nin duymayan kalmamıştır artık.

Adına Türkiye ile eşit koşullu ortaklık projesi dense bile, gelişmeler başka şeyleri ortaya koyuyor. Rusya, adeta tek sahip olduğu izlenimi veren stratejik bir tesisi kurmayı adım adım sürdürüyor ve bu santral projesi bağlamında Mersin kıyı beldelerinde yaşayan, ev alan Rus aile sayısının da arttığı gözden kaçmıyor.

Şimdilerde benzeri bir gelişme ise, Kuzey Kıbrıs’a odaklanıyor. Rusya Federasyonu yurttaşlarının kuzeydeki Türk bölgesinde gayrimenkuller aldığını daha önce de yazmıştım. Ama mesele bununla bitmiyor.

Bir diğer iddia ise, Ruslar’ın bu kez Lefkoşe’de yeni yapılan Uluslararası Ercan Havalimanı’na yakın bir bölgede, yani Geçitkale yöresinde askeri bir üs kurma hazırlığında olduğudur.

Şimdi KKTC Meclisi’nde bile derinliğine konuşulduğu bilinen birden fazla iddiaya konu projelerin, gerçekleşmesi ne anlama gelir; şimdiden kestirmek zor ama, yine de üzerinde ayrıntısıyla düşünmeden edemiyor insan. İsrail’in Ada’daki varlığını hissettirmesinden Rusya yönetiminin pek hoşnut olmadığı ise, gelen yeni duyumlar arasında.

Böyle giderse, Ada’nın yakın bir zamanda bir ateşin odağı olabileceği gibi, insanı biraz ürküten bilgiler de var. Yani KKTC toprakları, küresel bir savaşın ilk kıvılcımını yaşayan bölge olabilir, deniyor.

Biliyorsunuz, bazen savaşlar hiç beklenmedik bir an ve göstermelik bir sebeple patlak veriyor ve kimi bölgeler, ne olup bittiğini anlayamadan, alev alev yanmaya başlıyor.

Olan, ateşin sardığı bölgenin masum halklarına oluyor.

İddia sahipleri, Rusya’nın Doğu Akdeniz’de İsrail bahanesiyle, ABD ile burun burun gelebileceğinden dem vuruyor ve savaşın korkunç yüzünün, bölgeyi ateşe düşüreceğinden endişe ediyor. Özetle, burnumuzun dibinde olası bir büyük güçler savaşı bile, öne sürülüyor.

Daha önce de söylemiştim; adı tam olarak konmamış olsa bile, Kuzey Kıbrıs, stratejik açıdan, Doğu Akdeniz’in anahtarıdır. Yani, Kuzey Kıbrıs, dünyada Türkler’e bırakılamayacak kadar yaşamsal önem taşıyan bir coğrafyadır, denilebilir. Küçüktür ama, jeopolitik konumsal önemi bağlamında, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Doğu Akdeniz’deki güven toprağıdır. Bir diğer deyişle, Akdeniz’in güvenliği bu Ada’dan geçer.

Günümüzde emperyalist egemen güçler, bildiğiniz gibi tanklarla, savaş uçakları ve gemileriyle, hedefe ulaşmanın artık gereksiz olduğunu çok iyi biliyor. Elini ateşe sokup, savaş koşullarında kendi canının yanmasını artık istemiyor. Elini ateşten korumak için maşa kullanıyor. Savaşmak yerine, mesela hedefteki toplumun kültürel birikimlerinin genlerini bozmakla işe başlıyor. Demografik dokunun temel harcıyla oynamak, emperyalizmin yeni yöntemlerinden biri. Yani dünyada egemen güçler, küresel dalgalanmayı yaratarak, dünyayı küçültüyor, herkesi birbirine karıştırarak, kendi emellerini uygulamayı deniyor.

Bütün bu tabloya bakınca, aklıma takılan kimi soruları burada özetle kayda düşüyorum:

- Rusya’nın Kuzey Kıbrıs’ta bir askeri üs hazırlığında olduğu doğru mudur?

- Rusya’nın Kuzey Kıbrıs coğrafyasında yapılanmaya başladığı yolundaki iddialar, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin geleceğiyle nasıl ilintili olabilir? Olabilir mi?

- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bugüne kadar hangi ulustan kaç yabancıya, mülk edinimi gibi yasal gerekçeleri esas alıp, vatandaşlık vermiştir?

- Karpaz yöresinde, İsrail’e ait olduğu söylenen ve lüks yatların cirit attığı marina iddiaları doğru mudur?

-  KKTC’nin geleceği açısından, böylesi bir gidişat, ortaya konan iddialar ve tesbitler, gelecek açısından ne ifade edebilir?

- Ada’ya İsrail ağırlıklı vatandaş yerleşmeye başlamasının Kuzey Kıbrıs Türk toplumunun demografik yapısına orta vadede nasıl etkileyebilir?

- Bu dokusal değişim, uzun vadede bölgenin geleceğini nasıl yönlendirebilir?

- Avrupa Birliği’ne üye yapılan 800 bin nüfuslu Kıbrıs Rum Kesimi, köşesine kıstırılmış komşu Kuzey’deki gelişmeleri nasıl izliyor acaba?

- Bu alanda ne gibi taşeron işlevi olabilir? Veya olabilir mi?

- Bu nüfus artışı Kuzey Kıbrıs için, o modern beton yığınlarına bakarak, yakın bir gelecekte nelere mal olabilir?

Dedim ya, durup dururken, şeytanın avukatlığına soyunmak gibi bir şey belki benimkisi.

Ama Kuzey Kıbrıs'ın kalbinden gelen sesleri duyabiliyorum.

Gördüğünüz gibi üç bölüm halinde farklı boyutlarıyla işlemeye çalıştığım, KKTC odaklı gelişmeler, iddialar, bir dizi soruyla karıştırıyor kafamı.

Bölgeyi çocukluğundan beri izleyen biri olarak, hep söyledim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, vakit yitirmeksizin, kendi nüfusunu artırması kazınılmaz görünüyor. Bunun için, farklı ülkelerin vatandaşlarına değişik yollarla Ada’da yerleşim ve yurttaşlık hakkı vermek, çözüm değildir. Tam aksine, yurtsever insanlarımızın ölüm pahasına kazandıkları, kanlarını canlarını verdikleri bu topraklar, bir anda elden gidebilir. Türk ve Kuzey Kıbrıs bayrakları artık o dağların tepesinde dalgalanmayabilir. Olmaz olmaz demeyelim. Olmaz, olmaz!

KKTC, Güney Kıbrıs ile güç dengesi için nüfusunu artıracaksa, tek seçenek, soydaş ve kan bağı bağlamında Türkiye’ye yönelmelidir.

Bu bir öneri değil, zorunluluk aslında.

Ada’nın güneyinde bugün 800 bin Rum vatandaşı varsa, Kuzey’de ise en az, 800 bin + 1 Türk nüfusu olması elzemdir.

Tıpkı soydaş Meclis Başkanı Zorlu’nun sık sık vurguladığı gibi.

Aksi takdirde, Türkler, kendi coğrafyasında bir gün azınlığa düşer.

Hani geç kalmamak için…

Hani KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı ve ve doğuştan Türk öncü mücahiti, korkusuz Rauf Denktaş ve dava arkadaşlarının emeğinin, mücadelelerinin boşa gitmemesi için…

Hatayı ve ihmalkarlığı tarih asla affetmez.

Bir de vurduymazlığı…

Bilmem anlatabildim mi!..

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 7 Aralık 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.