"ŞİDDETE DUR" - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"ŞİDDETE DUR"

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 25 Kasım 2023)

Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:

KADINA YÖNELİK ŞİDDET, SADECE TÜRKİYE'NİN SORUNU DEĞİL!

Ne zaman Türkiye'deki bir haber kanalını açıp baksam, hemen her gün bir şiddet haberiyle karşılaşıyorum. 

Hem de artık öyle kısa bir haber metni değil söylediğim.

Neredeyse, canlı yayın gibi izleniyor artık herşey.

Gecenin bir yarısı sokaktan duyulan bir çığlık sesine uyanan apartman sakinlerinin ürkek gözlerde perde arkasından izlediği tablolar, size de yabancı değildir kuşkusuz. Ya eli bıçaklı, baltalı bir zorbanın saçlarından tutup yerlerde sürüdüğü, bir kadını bağırarak çığlık atarak yardım bekliyor ya da kaçarken yakalanarak, tekme tokat dövülen bir başka kadının yaşadığı şiddeti izliyoruz, film izler gibi.

Haberciler, kiminde öyle detaya giriyor ki, insan olmaktan utanıyor insan. 21. yüzyılda bu korkunç davranış biçiminin, Türkiye'ye hiç yakışmadığını, hepimiz için ulus olarak bu vahşet karşısında ortak çığlık atmamız gerektiğini düşünüyorum.

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız! Kadınlar artık, emniyete başvurmaktan vazgeçmiş, güvenlik birimlerinden korunmasını talep etmenin sonuç vermediğini görmüş olmalı ki; çaresizlikten sosyal medya üzerinden öldürülmekten korktuğunu açıkça canlı yayınlarda duyurmaya başlamış.

Kimi kadın, çevresine yaklaşması polisçe yasaklı dayakçı kocasının, bir akşam üzeri veya gece yarısı balkonun önüne kadar dayanarak, ana-avrat küfürle ölüm tehditleri savurmasına ve korkan kadının tüm küfürlü diyalogu cep telefonuyla görüntüye almasına tanık olunca, ürpermemek nasıl mümkün olabilir ki... Neresi burası Tanrım? diye soruyorum.

Nasıl bu hale geldi bu ülke? Bu insanları koruyacak kurumlar nerede? diyorum.

Ve hatta bir adım daha ileri gidip, "Devlet nerede?" diye, tepkilendiğim bile oldu kimi olaylarda.

Evet! Devlet Nerede? Bu çaresiz kadınları kim koruyacak?

...

Sayılarla meşgul olmayı pek sevmiyorum. Ancak, önümdeki bir raporda yer alan rakkamları görünce, dikkat kesildim. Bir tek sayı bile olsa, bir yıl içinde bir kadın veya genç kız bile şiddet sonucu hayatını yitirmiş olsa bile, gelinen bu noktayı, korkunç bir tablo diye görüyorum.

Keşke bir okur çıksa da, "bu sayılar yalan?" dese.

Türkiye'de 6284 sayılı kanun kapsamındaki kadına yönelik cinayetlerde, yıldan yıla artış yaşanmış. Sadece son 5 yıla baktığımızda, tablonun vehametini de açık biçimde görebiliyoruz. 2017 yılında kadın cinayeti sayısı 353 iken, bir yıl sonra bu sayı 279 olmuş. 2019'da 356'ya yükselen kadın cinayeti, 2020'de 266 düzleminde yaşanmış.

Bu sayılar böyle uzayıp gidiyor. Dedim ya, sadece bir tek kadının, böylesi barbarlık sonucu ölmesi bile, Türkiye'nin utancıdır. Hepimizin büyük utancı!

Bu yıl içinde durum nedir diye baktığımda ise, sadece Ekim ayı başına kadar, yani 2023'ün ilk 9 ayında şiddet sonucu yaşamını yitiren kadın sayısı 234'e yükselmiş. Yıl sonuna kadar bu vahşetin boyutu ne olur, onu asla düşünmek istemiyorum.

Devlet bu vahşete, kalıcı sonuç almak üzere, derhal el koymalı bence.

Hem "ama"sız. Hiçbir gerekçeye sığınmayı denemeden. Koşulsuz.

Çünkü bu ülkede yaşayan herkesin yaşam hakkı, insanca yaşama onuru vardır ve devlet, her vatandaşını anayasal hak gereği, hiçbir bahaneye kapılmadan, yurtaşını, kim olursa olsun, mutlaka korumak zorundadır. Bu Anayasa'nın hükmüdür. Var mı ötesi artık?

Yoksa sorarım elbette. Öyle ise, neden devlet vardır ki acaba? Neden?

...

Meraklanıp, bir araştırma kaynağına daha takıldı gözüm. Buna göre, kadına yönelik şiddetin en yoğun yaşandığı ülke yüzde 85 ile Pakistan ilk sırada geliyor. Senegal'de bu oran, yüzde 78 deniyor.

Şimdi sıkı durun lütfen.

Türkiye'de ise, bu oran yüzde 38 imiş.

Şimdi ilk iki ülke yani Pakistan ve Senegal'in acı tablosuna bakarak, "biz iyiyiz vallahi..." diyerek, yine de, teselli arayanlar varsa, boşuna kuru teselli ile avunmasınlar.

Çünkü Türkiye, kadına şiddet olaylarında yüzde 38'lik oranıyla, Avrupa'nın ve kısa adı OECD olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkeleri arasında "lider" konumda. Bu da bizim bir utancımız. Bu sayıya bakarak, ülke olarak teselliye ihtiyacımız yoktur, diyorum.

Çünkü utanmamız gereken acı bir gerçek bize bakıyor.

OECD oranı, Türkiye'de her 10 kadından 4'nün, yaşamında en az bir kez şiddet gördüğü gibi bir sonucu da sergiliyor bize. Şiddetin kaynağı ise, evdeki eş, erkek kardeş, baba, ayrılmış veya boşanma aşamasında olan kocalar veya sevgililer gibi şahıslar oluyor.

Bu utanç bize yeter diyorum gerçekten.

Ve bir daha soruyorum: Devlet nerede? DEVLET NEREDE?

...

Evet, şiddete kaynak olarak, bir dizi sebepler gösteriliyor günümüzde. Ekonomik sebepler, parasızlığın getirdiği bunalımlar, kıskançlık, alkol vb... gibi, bir dizi ağdalı nedenlerden sözediliyor.

Eğitimsizlikten de dem vuruluyor.

Ancak sıkı durun; bugün Türkiye'de üniversite bitirmiş nice eğitimli erkeğin, evinde baskısına maruz kalan nice akademisyen, eğitimli kadının olduğu gerçeğini nasıl görmezden gelebiliriz?

Demek ki, şiddetin çözüm yolu denince, her zaman eğitimli olmak yetmiyor.

...

Şimdi Batılı toplumların da uygarlığına dikkati çekip, kadınların özgürlüğünden söz edilir ve Batı Yakası hikayeleri, hep imrenilerek anlatılır ama, gerçek, açıkça söylüyorum; maalesef, Avrupa'da da çok farklı.

Sadece Almanya örneğine baktığımızda, Batılı ülkelerdeki durumun da ciddi boyutta alarm verdiğini görmek mümkün.

Terre Des Femmes e.V. adlı ve kadın hakları konusunda ülke çapında yaygoın faaliyetleri ile tanınan "Kadınlara Destek Örgütü", kadına yönelik şiddet bağlamında, tam 40 yıldır soluksuz mücadele veriyor. Toplumsal dayanışmayı ve aydınlanmayı güçlendirici projelere imza atıyor. Devletin yasalarına zaman zaman yön verebiliyor.

Buna rağmen, Almanya'da yaşanan mevcut gerçek, çok düşündürücü:

Şiddet, bu ülkeye de hiç yabancı değil. Bu bağlamda Alman mahkemelerin önündeki dosyalar oldukça yüklü. Bugün her üç kadından ikisi, cinsel tacize maruz kalıyor. Daha da korkuncu,her yedi kadından biri, şiddet ve baskıyla, dayakla cinsel ilişkiye zorlanıyor.

Almanya'da 2017-2019 yılları arasında yapılan araştırmada, kadınların çalıştığı işyerinde, erkek personelde ve hatta yöneticilerden gördüğü cinsel taciz oranı, yüzde 79 düzeyine çıkmış.

Türkiye'de olduğu üzre, Almanya gibi ileri bir ülkede, üniversitelerde akademikerler arasında cinsel taciz olayları da, maalesef hiç de az değil.

Almanya'da evlilik müessesesi içinde, kadın istemediği sürece, cinselliğe zorlama, somut bir suç olarak görülüyor ve cezası da var. Ancak, sadece aile içinde cinsel zorbalık suçunda da artış, madalyonun arka yüzünün sanıldığı gibi, temiz olmadığını ortaya koyuyor.

Bu arada, Almanya'daki bu şiddet gerçeğinden en çok olumsuz etkilenenler arasında göçmen kadınlar da geliyor. Vu bu çember içinde kabus yaşayan Türk kadınların sayısı hiç de az değil. Ve hayatını korumak için, varsa çocuğu veya çocuklarıyla, Almanya'da sığınma yurtlarında gizlenen Türk kadınları da unutmamak gerekiyor.

Terre des Femmes, "25 Kasım - Kadına Şiddete Hayır" başlıklı özel çağrı ve çığlık gününde, devlete sesleniyor ve yasaların sertleştirilmesini ivedilikle talep ediyor.

Ve haklar bağlamında kadınlar ülkenin dört bir köşesinde örgütlü biçimde, meydanlarda olacak ve toplumsal duyarlılığı güçlendirici eylemleri gerçekleştirecek.

Hem de polis desteğinde. Coplanma, gaz yeme sorunu olmadan.

Batıda kadın hareketi, kim ne derse desin, kendi meselesine sahip çıkmayı bir ölçüde başarıyor.

Ama, toplum acı bir gerçekle de karşı karşıya. Ne kadar önlem alınsa bile, kadına yönelik şiddet, istendiği ölçüde azalmıyor.

Yani, Batılı ülkelerde de tablo, hiç de öyle güllük gülistanlık değil ne yazık ki!

Bu nedenle kesin çözüm, kamu kurum ve kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine "kadına şiddete hayır diyen bez bayrakları asmakta değil.

Çözüm, bu tür şiddete eğilimli olanlar için, yaptırımı güçlü caydırıcı önlemlerden geçiyor.

Veya Türkiye'de bir zamanlar, hem de kadın bir bakanın ağzından duyduğumuz gibi, "bir defalıktan birşey olmaz" yaklaşımıyla, asla mümkün değil.

...

Bugün (25 Kasım Cumartesi günü) Türkiye'de de kadınlar, Batılı emsalleri gibi, yine meydanlara çıkacaklar.

Yine kadına yönelik şiddeti protesto edecekler. Eşitlik diyecekler.

Ama öyle korkuyorum ki, o kadınlar bugün de, geçen yıllar ve her seferinde olduğu gibi, önleri kesilecek, çembere alınacak, hareket alanları daraltılacak, slogan atmaları engellenecek, belki direnenler bahane edilip, önüne gelen kadın coplanacak, biber gazına boğulacak.

Bugünün Türkiye'sine baktığınızda, farklı düşünen var mı acaba?

Mehmet CANBOLAT Yorumladı.

Toplum24/ALMANYA (YazıYorum: 25 Kasım 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.