"THE GREEN MİLE" - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

"THE GREEN MİLE"

Toplum24 /ALMANYA (Makale: 16 Ekim 2023)
Kemal ŞENER Yazıyor:


THE GREEN MİLE
Uygar dünya ölüm cezasını çoktan terk etti ama Amerika’da 50 eyaletin 19’unda hala var. Eskisi kadar sıkça uygulanmasa da var. Aralarında İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin de olduğu dünyanın öteki yarısında ise hala sıkça uygulanan bir ceza. İran’da ara sıra toplu şekilde bile uygulanan bir ceza.
Bizde 27 Mayıs darbesine kadar idam cezaları halka seyrettirilerek sabaha karşı 03’te infaz edilirdi. En son Adanalı bir aileyi çoluk çocuk duvarlara çarparak katleden Adana Canavarı Ankara Samanpazarı’nda asıldı. Ben de izleyip haberini Hürriyet’e yazdım. Darbenin Adalet Bakanı Abdullah Gözübüyük, o infazdan sonra bu tür infaza son verdi.


Yakın tarihimizde çok idam cezaları uygulandı. Sadece katiller değil siyaset adamları, askerler, idam edildiler. 18 yaşına basmamış Erdal Eren de onlar arasında. Başbakan Menderes, Kıbrıs sorunumuzu çözen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, iki kez darbe girişimcisi General Talat Aydemir, üç fidan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ilk aklıma gelen isimler.
Evet, ölüm cezası hala Amerika’nın 19 eyaletinde hala var. Mahkûm edilenler başlarına geçirilen bir gereçle elektrik verilerek infaz ediliyorlar. Asılanlar gibi bir iki dakikada can veremiyor; vücudundan geçen elektrik akımıyla dakikalarca titrettiriliyor.


The Green Mile, yani Yeşil Yol Amerikan sinemasının ölüm mahkûmlarının infazına ait önemli filmlerden biri; çok uzun; üç saatten de fazla süren bir yapıt. Yeşil Yol, 1999 yılında çekilen Amerikalı ünlü bilimkurgu yazarı Stephen King'in aynı adlı romanından uyarlan bir film.
Çok önemli çünkü öykünün kahramanı mahkûm cinayetler işlese de çok değişik, bambaşka bir katil. The Green Mile işte o bambaşka siyahî mahkûmun öyküsü.


En iyi film akademi ödüllü Yeşil Yol’un bir alıntıdan aldığım konusu özetle şöyle:


“Bir hapishanede gardiyanlık yapan Paul Edgecomb'un görevi, hücrelerinden alınan idam mahkûmlarını, elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına kadar olan bir millik yeşil yoldan götürmektir. Edgecomb yıllar boyunca bu yoldan sayısız idam mahkûmu nakleder. Ama hiçbirisi onu John Coffey kadar etkilemez..
Oldukça iri bir adam olan John Coffey, iki küçük kızı tecavüz ederek öldürmek suçundan idama mahkûm olmuştur. Ürkütücü görünümünün aksine oldukça ince ve karmaşık bir iç dünyası olan John Coffey, bazı doğaüstü güçlere sahiptir. İdam cezası alan mahkûmların bulunduğu hapishanenin infaz odası başgardiyanı Paul Edgecomb'un ona gerçekten suçlu olup olmadığını sorması ile birlikte ikisinin arasında bir diyalog başlar.


Bazı ürolojik sorunlardan ötürü hasta olan Paul'un, John Coffey'nin güçleri sayesinde iyileşmesiyle olaylar gelişmeye başlar. Coffey, doğaüstü gücü sayesinde kendi içine çektiği hastalıkları ağzından serbest bırakarak hayatına devam edebilmektedir. Paul'un Coffey hakkındaki düşünceleri, onun bu gücünün farkına varmasıyla tamamen değişmeye başlar. Coffey bu gücü sayesinde mucizeler yaratmaktadır ve Paul, bu mucizenin yaşamaya devam etmesi gerektiğini düşünmektedir.
1999'da Louisiana destekli bir yaşam evinde yaşlı emekli Paul Edgecomb, Top (Silindir Şapka))  filmini izlerken duygusallaşıyor. Arkadaşı Elaine endişelenir ve Paul ona filmin kendisine Cold Mountain Hapishanesi'nin "Yeşil Yol" lakaplı ölüm hücresinde bir memurken tanık olduğu olayları hatırlattığını açıklar.


Paul, iki genç beyaz kıza tecavüz edip öldürmekten suçlu bulunduktan sonra ölüme mahkûm edilen, fiziksel olarak heybetli ama yumuşak huylu bir Afrikalı Amerikalı olan John Coffey ile tanıştırılır. Cezaevindeki diğer iki hükümlü daha vardır: Eduard Del –Delacroix- ve Arlen Bitterbuck. Eyalet valisinin karısının yeğeni Percy, sadist bir tavır sergilemekte, özellikle Del'e karşı kötü davranmakta, parmaklarını kırmaktadır.
John, Paul'ün şiddetli mesane iltihabını ona dokunarak iyileştirdikten ve daha sonra Bay Jingles'ı dirilttikten sonra, Paul yavaş yavaş John'un başkalarını iyileştirmek için doğaüstü bir yeteneğe sahip olduğunu fark eder. Yuhanna'nın ilahi mucizeler gerçekleştirme gücüne sahip olduğundan şüphelenen Pavlus, onun suçlarından gerçekten suçlu olup olmadığından şüphe eder.


Hapishaneden istifa etmesi ve akıl hastanesinde bir işi kabul etmesi karşılığında, Percy'nin Del'in infazını denetlemesine izin verilir. İcrada, Percy kasıtlı olarak Del'in kafasına elektrik iletmek için kullanılan süngeri ıslatmaktan kaçınır ve Del'in korkunç ve acı verici bir ölüme maruz kalmasına yol açar, John da Del'in acısını hissetmek zorunda kalır. Paul ve diğer memurlar, yaptıklarının cezası olarak Percy'yi bağlayıp ağzını tıkar ve onu yastıklı hücrede bir gece geçirmeye zorlar. Percy kilit altındayken, John'u gizlice hapishaneden kaçırırlar, böylece Warden Moores'un karısı Melinda'yı bir beyin tümöründen iyileştirmek ve hayatını kurtarmak için güçlerini kullanabilir. Percy yastıklı odadan serbest bırakıldıktan sonra, diğerleri, davranışı devam ederse, çeşitli suiistimalleri için onu ihbar etmekle tehdit eder.


Daha sonra John, güçlerini Melinda'nın rahatsızlığını Percy'nin beynine "serbest bırakmak" için kullanır ve Percy'nin Vahşi Bill'i ölümüne vurmasına neden olur. Kısa bir süre sonra John, Paul'e, Vahşi Bill'in haksız yere mahkûm edildiği suçların gerçek suçlusu olduğunu açıklar ve bu süreçte doğaüstü enerjisini Paul'e bırakır. Zihinsel bir çöküntü yaşayan Percy, hapishaneden istifa ettikten sonra çalışmayı planladığı aynı akıl hastanesine kendini adamıştır.


Sonunda John'un masum olduğunu anlayan Paul, onu idam etme düşüncesiyle perişan olur ve onu serbest bırakmayı teklif eder. John, dünyayı zalim bir yer olarak gördüğü ve insanların birbirlerine çektirdiği ıstıraptan dolayı sürekli acı içinde olduğu için, Paul'e infazın bir merhamet eylemi olacağını söyler. Daha önce hiç film izlemediğini söyleyen John, son bir istek olarak diğer memurlarla birlikte Top Hat'ı izliyor. O gece idam edildiğinde, karanlıktan korktuğu için başına bir başlık takmamasını ister. Memurların hepsi üzüntüyle izliyor, gözle görülür bir şekilde Coffey infaz edilirken gözyaşlarını tutuyor. Şimdiki zamanda, Paul Elaine'e John'un kendisinin ve Brutal'ın tanık oldukları son infaz olduğunu, çünkü ikisi de sonradan hapishaneden istifa edip çocuk sisteminde işe girdiklerini söyler.


Hikâyesini bitiren Paul, Del'in faresi Bay Jingles'ın hala hayatta olduğunu ortaya koyuyor; John'un iyileştirici dokunuşu sayesinde doğaüstü uzun bir yaşamla kutsanmıştı. Ayrıca, John'un infazı sırasında 44 yaşında olan kendisinin şimdi 108 yaşında olduğunu ortaya koyuyor. Elaine, Pavlus'un uzun yaşamını Yuhanna'nın bir başka mucizesi olarak görürken, Paul bunun ilahi bir ceza olabileceğini ve John'u öldürdüğü için Dünya'da oyalanmaya ve tüm sevdiklerinden daha uzun yaşamaya mahkûm edildiğini düşünüyor. Paul daha sonra Elaine'in cenazesine katılırken gösterilir ve daha ne kadar ömrü kaldığını düşünür.”

Üç fidan için yazılan çok şiir var. Çünkü yüreğimizi çok yaktı ve alevleri yakmaya devam ediyor. Fikret Turhan yazmış, Celal Taş, Gülfiz Sarıçam, Cemal Aydoğan, Fazlı Özdemir, Aydemir, Nihad Behram, Galip Kemali adlı şairlerimizin dokunaklı şiirleri var. Bunlar benim kısa sürede tespit edebildiklerim. Kuşkusuz daha da vardır. İşte onlardan Bülent Semercioğlu’nun kısa ama yürek dağlayan şiiri:


“Giydiler birlikte beyaz gömleği,


Taktılar boyunlarına yağlı imleği


Sevdaları unuturdu onlara gülmeyi


Göze aldılar vatan için ölmeyi..


Gece ağladı, gündüz ağladı,


Acıları yürek dağladı.


Gönüllerdeki üç yiğit fidana,


Analar, bacılar kara bağladı.”


Kemal ŞENER Yazdı.
Toplum24 /ALMANYA (Makale: 16 Ekim 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.