TÜRK MEDENİ YASASININ YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİNİN 97. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!    - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

TÜRK MEDENİ YASASININ YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİNİN 97. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!  

TÜRK MEDENİ YASASI, TÜRK KADINININ İNSANLIK ONURUNUN GÜVENCESİ OLDUĞU GİBİ, TÜRK ULUSUNUN BAĞIMSIZ VARLIĞININ DA GÜVENCESİDİR!

97 yıl önce bugün, 4 Ekim 1926 günü yürürlüğe giren Türk Medeni Yasası, Türk kadınlarının tüm insan ve yurttaş haklarına sahip olmasını ve bunları etkin biçimde kullanmasını ekonomik, eğitsel, kültürel boyutlarıyla tüm hukuksal, güvencelere kavuşturmuştur.

Toplum ve insan bilimlerinin ortaya koyduğu bir gerçektir ki, tek tek bireylerin de, bir bütün olarak toplumların da mutluluğu, doğanın eşit sayıda ürettiği kadın ile erkek arasındaki ilişkinin eşitlik ve özgürlük üzerine dayalı olmasına bağlıdır. Bunun için de aile kurumunun, kadın ile erkeğin eşitliği üzerine kurulu olması şarttır; çünkü aile, her toplum üyesinin içinde dünyaya geldiği ve başta zekâ yaşı olmak üzere kalıcı kişilik özelliklerini kazandığı temel toplum çekirdeğidir.

Bireyler olarak insanların sağlıklı bir kişilik yapısına kavuşabilmesi, kadın ile erkeğin birbirini tamamlamasına bağlıdır. Yalnız erkeklerden, ya da yalnız kadınlardan kurulu ortamlar insanın doğasına aykırıdır. Kadın ve erkek yaşamın her alanında birlikte, arkadaşça yer aldığı zaman insan yetenekleri en büyük ölçüde gelişebilmekte, insanlararası ilişkilerde duygusal ve davranışsal uyum ve denge kurulabilmektedir. Kadınların da yer aldığı toplantılar, daha uyumlu, daha terbiyeli ve daha verimli toplantılardır.

Demek ki bireylerin cinsellik gerçeğine karşı yabancılaşmamaları gerekir. Ne erkek, ne de kadın olmanın ayrıcalıklı ya da aşağılık bir şey olduğu yolunda insan doğasına aykırı koşullandırmalara uğratılmamaları gerekir. Bunun için kadın olsun, erkek olsun, her bireyin eşit insan ve yurttaşlık haklarına sahip olması ve bu hakları toplum yaşamının her alanında, hiçbir engellemeyle karşılaşmaksızın kullanabilmesi şarttır.

Ancak bunun da ötesine gidip belirtmek gerekir ki, tüm toplumun mutluluğu için, kadınların erkeklerden daha öncelikle ve daha büyük ölçüde eğitim görme, meslek sahibi olma ve toplum yaşamında etkin biçimde görev alma olanaklarıyla donatılması zorunludur. Çünkü, erkek olsun, kadın olsun toplumun tüm üyelerini dünyaya getiren ve eğitilmeğe en elverişli oldukları çocukluk çağlarında yetiştiren, kadındır. Öyleyse kadınları çağın bilimi, tekniği ve sanatıyla donanmış, kendi insanlık değerinin tam bilincine varmış ve toplum yaşamında görev ve yetki sahibi kılınmış olan uluslar, hiç kuşkusuz dünyanın en ileri, en güçlü, yani en mutlu ulusu olurlar.

Nitekim bugün dünyada en güçlü ve en ileri ülkeler, kendi içlerinde kadın erkek eşitliğini en büyük ölçüde gerçekleştirerek uygar insan ilişkilerini kurabilmiş olan ülkelerdir. Açık ya da örtülü sömürge durumunda bulunan toplumların ise temel bir ortak özelliği, kadınlarının eşit insan ve yurttaş konumundan yoksun tutulmalarıdır.

İşte Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlık hukukunu ve bunun içinde yer alan aile hukukunu, kadın ile erkeğin eşit insan ve yurttaş haklarına sahip olması anlayışına dayandırmakla, aynı zamanda bu bilimsel insan ve toplum anlayışını da toplumumuza ve aile yaşamımıza egemen kılmayı amaçlamıştır.

Çünkü ulusun yarısının, hem de en iyi yarısının insanlık onuruna yaraşır bir toplumsal, ekonomik ve kültürel durumda bulunması, ulusal özgürlüğün de, ulusal bağımsızlığın da vazgeçilmez koşulu olduğunu görmüştür.

Bu bilimsel bilinci baltalama yolundaki her çaba, gerçekte Türk ulusunun hem özgür, hem de bağımsız varlığını yıkmaya yönelik iç ve dış sömürgeci saldırıların bir parçası olarak görülmelidir.

Türk Medeni Yasasının yürürlüğe girişinin 97. Yıldönümünde, hem ulusumuzun, hem de tüm insanlığın övüncü büyük demokrasi devrimcisi Atatürk’ü ve devrim arkadaşlarını en derin saygı, bağlılık ve gönülborcu duygularımızla anıyoruz.

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.