"TÜRKİYE'NİN SON 100 YILINDA VARSILLIK KEYFİ HEP AYNI... DÜN GİBİ, BUGÜN DE..."
Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 19 Ağustos 2023)
Mehmet CANBOLAT Yorumluyor:
TÜRKİYE'DE SON 100 YILDA YOKSUL VARSIL UÇURUMU
Ekte gördüğünüz bu karikatür tam 95 yaşında. Cumhuriyet Gazetesi'nin Harf Devrimi bağlamında ilk Türkçe harflerle hazırlanan baskısının kapak karikatürü olan bu çalışmanın işlediği konu, Cumhuriyet'in 5. yılında yoksul varsıl görüntüsü.
Oldukça hicivli ve bir o kadar düşündürücü.
Başlığı ise: "Aç, Tokun Halinden Anlamaz, Derler!" şeklinde.
Altyazısı ise, biraz daha düşündürücü ve bu küresel sorunun Türkiye gerçeğini anlatmayı deniyor.
Varlık simgesi göbekli tombul bir adamın, bir patronun keyif masasında düşüncelerini konuşturuyor. Şöyle ki:
"Mekteplerde peynir ekmek bulamayan aç yavrucukları düşündükçe, iştahım kapanıyor, boğazımdan bir lokma ekmek geçmiyor! Şu pastalar, yemişler de olmasa, ben de açlıktan öleceğim!.."
Dediğim gibi, bu karikatürün yayınlandığı günden bu yana 95 yıl geçmiş ama, sorun hala güncel, hala tüm çıplaklığıyla ortada. Hem de daha da beteri gerçekler de var.
Bugünkü mevcut irade ise, son 20 yılda ise, Cumhuriyetin temeline dinamit diye yerleştirilen mayın projeler, devletin de gücü ve imkanlarını tepe tepe, fütursuzca kullanarak, ülkeyi daha da kötü duruma getirdi. Hem de Cumhuriyetin 100 yıllık birikimlerini, değerlerini "babalar gibi satarak". Ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetme saçmalığıyla, kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından önde gören bir sinsi anlayışla.
Toplumun geldiği noktaya bakar ve biraz düşünür müsünüz lütfen.
Afrika ülkelerindeki çocukların acz içindeki yokluk bakışı işe, bugün deprem bölgesinde yemek kuyruklarında bekleyen insanların isyanı aynı şey bence. Afrika'da çocuklar, bakışlarıyla, Türkiye'de ise insanlar yemek kuyruğunda sesini yükselterek. Hem de öfkeli bir tonda. İsyan gibi.
"AÇIZ BİZ; AAAÇ... AAÇ..."
Duyunca içi burkuluyor insanın. Karnından, içinden kendi kendine konuşmaktansa, açık açık söylemek gerektiğini görüyoruz.
"Yazık oluyor bu ülkeye, yazık!"
diye bağırasım geliyor artık.
95 yılda geldiğimiz noktayı, ancak böyle bir karikatür bu denli güzel ifade edebilirdi.
Yani timsah gözyaşları...
Yani yiyenler, kaptan köşkünde oturanlar ve yandaş takımı.
Bunun maliyetini karşılamak zorunda kalanlar ise, bugün çoğunluğu susan 83 milyon insan ne yazık ki!..
Tevfik Fikret geldi birden aklıma. Lise yıllarında ilk kez okumuştum. O günden beri yüreğimde, nedense hep bir "varsıl-yoksul" uçurumu, ikilemi oluştu ve o imge, beni hiç terketmedi.
Bakın Teyfik Fikret, bugünlere de doğrudan hitap ettiğine inandığım, uçuruma isyan edercesine kaleme aldığı, 1912 yılı Haziran ayı tarihli şiirinde anlattığı gibi...
Söz değil, adeta zehir damlatırcasına kaleminden...
Aşağıda açık bir toplumsal eleştiri türünden tanımlayabileceğim şiirin üç ayrı şekli var.
İlki, Teyfik Fikret'in 1912'de kaleminden ilk çıktığı gibi. Diğer ikisi ise, zaman içinde daha rahat anlaşılmasını amaçlamış, zamanın diline uygun iki uyarlama diyebilirim.
Her üçünde de ortak dil, varsılların doymak bilmeyen ortak kültürü.
Bilmem anlatabildim mi?
.../...

HAN-I YAĞMA ŞİİRİ (ORİJİNAL OSMANLICA TÜRKÇESİ)
Bu sofracık, efendiler, ki -iltikama muntazır
Huzurunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;
Şu milletin ki muztarib, şu milletin ki muhtazır,
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler! Pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nadi-i niam, bakın, kudumunuzla müftahir,
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hakk da elde bir!
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı zi-safa sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say:
Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar,
Gurur-ı ihtişamı var, sürür-ı intikamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar;
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar.
Yiyin efendiler, yiyin, bu han-ı can-feza sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını
Vücüdunu, hayatını, ümidini, hayalini;
Bütün ferag-ı halini, olanca şevk-ı balini
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak:
Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak;
Bugünkü miğdeler kavi bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı pür-neva sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
...
HAN-I YAĞMA ŞİİRİ (Sadeleştirilmiş)
Bu sofracık, efendiler –ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor –şu ulusun hayatıdır
Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
(Günümüz Türkçesiyle söyleyen: Ceyhun Atuf Kansu)
...
Han-ı Yağma (Günümüz Türkçesi)
Bu sofracık, efendiler ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki acılı, şu milletin ki can çekişir!
Fakat sakın çekinmeyin; yiyin, yutun hapır hapır
Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nimetler sofrası bakın, gelişinizle övünür
Bu hakkıdır gazânızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin; bu iç açıcı sofrası sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar;
İhtişamın gururu var, intikamın sevinci var.
Bu sofra iltifatınızdan işte böyle ısınır ve ışıldar
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin; bu can katan sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa malını,
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayâlini,
Olanca rahatını, gönlünün tüm dileğini,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helâlini...
Yiyin efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugün ki mideler sağlam, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak
Yiyin efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
...
Mehmet CANBOLAT Yorumladı.
Toplum24 / ALMANYA (YazıYorum: 19 Ağustos 2023)
0 Yorum