ULUSAL YAŞAMA YÖN VEREN          „OLMAZSA OLMAZLARIMIZ“ - Toplum24
KÖŞE YAZILARI

ULUSAL YAŞAMA YÖN VEREN „OLMAZSA OLMAZLARIMIZ“

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 21 Temmuz 2023)

Prof. Dr. Özer OZANKAYA Yazıyor:

ULUSAL YAŞAMA YÖN VEREN „OLMAZSA OLMAZLARIMIZ“

Bir ulusun uygarlık düzeyini belirleyen, onun yaşamına yön veren ana düşüncelerin niteliğidir. Çağımızda bağımsız, yani güçlü, onurlu bir ulus olabilmek, yaşamını gerçek bilime,  yani özgürlüğe, yönetimini de ulusal egemenlik ilkesine  dayandırmasına bağlıdır. Eğer geniş halk kitleleri çağın eğitiminden, yani biliminden yoksun bırakılırsa, yaşamına gerçek bilim ve ulus egemenliği ilkeleri yön vermezse, o toplumun çöküşü kaçınılmaz olur.

Bundan 120 yıl önce Osmanlı da yıkılış  bunalımları içinde inlemekteyken, İslam Tarihi müderrisi Mehmet Şemseddin (sonradan Günaltay), HURAFATTAN HAKİKATA (BOŞ İNANÇLARDAN GERÇEK DİNE anlamında) başlıklı kitabında şunları yazmıştı:

“İslam adı altında yaşayan insanlık kitlesinin yaşamındaki düşkünlüğü gören, sızlanışları duyan hiçbir vicdan bu korkunçluklara ilgisiz kalamaz. Müslümanlar bugün aşağılık ve düşkün, çamurlarda sürünüyor; aşağılanıp tutsak olmuş, tokatlar altında inliyorlar.

“Eski müslümanlar gerçeğe tapıyorlardı; şimdiki müslümanlar ise saçma inançların tutsağıdırlar. Eski müslümanların dini onlara çalışma ve kültür ışıkları saçıyordu, şimdiki müslümanların inançları ise kendilerini karanlık ve düş kırıklıklarına sürüklemektedir. .. Saçma inançlar islam dünyasının tutsaklık altına girmesine neden oldu…

“Müslümanlar arasında yetişen aydın kafalar,din adına ortaya atılan şeylerden tiksinip kaçınıyorlar. Halk ise saçma âdetler içinde sarhoş ve baygın bir durumda, yıkım burgacına sürüklenip gidiyor.”

“Oysa İslam’da dinsel baskı yoktur. Bir müslüman, dinde ulaşmış olduğu düzey ne denli yüksek olursa olsun, başka Müslümanlar üzerinde baskı kurmak hak ve yetkisi yoktur.”

Türkiye, ulusal egemenlik ilkesini bayraklaştıran Atatürk aydınlığıyla,   başta “tarikatlar  olmak üzere her türlü ‘kişiye tapınma’ ve saçma inanç yuvalarını kapatarak, gerçek bilime dayalı eğitim kurumlarıyla, Türk ulusu da içinde olmak üzere tüm İslam dünyasındaki  müslüman kitlelere  karanlıktan kurtulup aydınlığa çıkma yolunu açmıştı. 1946’dan, yâni ne acıdır ki aynı Mehmet Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığı döneminden başlayarak, ABD-İngiliz sömürgeciliğinin güdümündeki siyasal yönetimler, adım adım, Atatürk Türkiyesi’ni yeniden islam dünyasının baskıcı orta-çağ karanlığına sürüklediler. Milli Egemenlik bayrağı ve Millet Meclisi yerine getirilen tek adam yönetimi ise, bu bilim-karşıtı, boş inanç destekçisi baskıcılık  yönetiminin ulaştığı doruk noktadır. “Şeyh uçmaz, müritleri onu uçurur” halk deyişinin anlattığı toplumsal acıları Türk ulusuna yeniden  yaşatmaktalar.

Atatürk’ün ulusal egemenlik, yani demokrasi düzeninin zorunlu gereği olarak yaptığı çağrı, geçerliğini korumaktadır:

“Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mansıplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat (yol), uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu ve istediğini yapmak, insan olmak için yeterlidir. Tarikat başkanları hemen bu dediğim gerçeği bütün  açıklığıyla kavrayacak ve kendiliklerinden, hemen tekkelerini kapatacak, müritlerinin artık erginliğe ulaşmış olduklarını elbette kabul edeceklerdir.”

Bknz: Özer Ozankaya, CUMHURİYET ÇINARI - ATATÜRK’ÜN UYGARLIK TASARIMI, CEM Yay.

Prof. Dr. Özer OZANKAYA Yazdı.

Toplum24 / ALMANYA (Makale: 21 Temmuz 2023)

Paylaş

0 Yorum

Yorum Yaz

Yorum yapmak için giriş yapınız.